Hikayenin sonunu biliyorum, ama insan bazen yanılmayı ölesiye istiyor.
✴
Herkesin kalbinde yer edinmiş belirli korkular vardı. Benim de korkularım olmuştu. Şimdi yirmi bir yaşındaydım ve son aylarda yaşadığım korkular, tüm ömrüme bile fazla geliyordu. Öyle ki bu korkular hayatıma yayılmamış, hepsini kısa bir sürede yaşamıştım. Ben artık korkusuzca, kuşkusuzca ve özgürce nefes almak istiyordum.
Önümdeki kutunun bilinmezliğinden de korkmuştum. Fakat kapağı araladığımda, yaşadığım tek his şaşkınlık olmuştu. Annem neredeyse her yaş günüme ait bir fotoğrafı saklamıştı. Bunları ona kimin gönderdiğinden haberim yoktu. Açıkçası pek önemi de yoktu. Benim için maneviyat o kadar başkaydı ki, tek bir cümleyle ya da tek bir fotoğrafla yılların getirdiği yokluğu silebilirdim.
Karan da çıkardığı fotoğraflara bakarken, kutunun en altında bulduğu notu şaşkın bakışlarla bana uzattı.
Kalpsiz bir anne olduğumu, o zamanlar genç olduğum için cahillikle bağdaştırmayacağım. 'Aklım başımda değildi, yaptım bir hata' demeyeceğim. Sana annelik yapmak için çok geç kaldım. Sadece arkadaş olmamıza izin verir misin?
Karşılaştığımız andan beri ondan böyle cümleler duymamıştım. Bana yalnızca her şeyin böyle olması gerektiğini tüm soğukluğuyla söylemiş, tam anlamıyla güzel bir adım atmamıştı. Fakat düğünümüzde üzerimde yakaladığım bakışları, itiraf etmesem de beni oldukça mutlu etmişti. Gözleri hep dolu doluydu.
Cem özel bir şey olacağını umursamadan elimdeki kağıdı alıp okudu. Ardından değersiz bir şeymiş gibi kaba bir hareketle masanın üzerine attı.
"Seni rahatlıkla büyütebilecek şansı varken, kaçmayı tercih etti. Şimdi bu kadar kolay mı?"
Hak vermekten başka çarem yoktu. Fakat ben artık çocukluğu bir kenara bırakarak büyüdüğümü hissediyordum. Eskisi kadar güçlü hislerim yoktu. İnsanlara karşı saf nefret, öfke ve türlü hisleri o kadar da yoğun hissetmemeye başlamıştım. Belki de yaşadıklarım, bana affetmenin aslında güzel bir sey olduğunu öğretmişti.
"Annem tüm zorluklara rağmen beni bırakmazken, Hasibe Hanım'ın yaptıkları affedilir olamaz. Hele de iki cümleyle!"
Cem'in içindeki öfke hiçbir zaman eksilmiyordu. Beni bile affedip kabul etmesine hala tam olarak alışamıyordum. Fakat tüm bunlar ona seçimlerime karışma hakkı vermiyordu.
"Olan oldu bir kere. Şimdi söylediğin tek bir şey olanları olmamış yapmaya yetebilir mi? Üstelik sen de beni kabul ettin."
Bizim dışımızda kimse konuşmuyordu. Tüm kararlarımın karşısına Cem'in dikilmesini değil, yanımda olmasını istiyordum. Doğru veya yanlış hiç fark etmez. Çünkü ben de aynı şekilde ona davranıyordum. Sadece üzerinde baskı uyguladığım tek konu Ecem'di.
"Senin bir hatan yoktu. Hem boş versene, kararını vermişsin."
Şu an bir trip yediğim hissine kapılıyordum. Bizi orada bırakıp arkasına dönerek gitti. Ecem, ağabeyine attığı bakışla bir nevi izin istiyordu. Karan başını salladığında, koşarak dükkandan ayrıldı. Cem'i sakinleştirmesini ümit ediyordum. Biz de kafa karşıklığıyla Süleyman amcaya veda edip eve döndük. Uzun zaman sonra hayata ilk kez bu kadar rahat bakıyordum. Birçok dertten kurtulmuş ve huzurluydum. Artık tek sorun annemdi ve ben şüphesiz bu sorunu atlatıp, ona bir kez olsun gönül rahatlığıyla sarılmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...