Yemin ederim size baylar, fazla
bilinçli olmak bir hastalıktır.-Dostoyevski
✴
Duygularımın her bir teli ayrı köşeye kıvrılmış gibiydi. Hissettiklerim kelimelere dökemeyeceğim kadar fazlaydı. Bu ağır hisler tek bir insana karşıydı. Karan'a öfkeliydim, nefret doluydum ve tüm bunların dışında acıyordum da. Hiçbir şeyi isteyerek yapmadığına inanmayı seçen kalbimi, aklım red-ediyordu. O gece, o adamı öldürdüğü vakitte ki soğukkanlılığını görmüştüm. Kim bilir, bilmediğim daha kaç insanın kanını eline bulaştırmıştı. Yaşadığı hayattan şikayetçi olduğunu bir kere dile getirse, belki de kalbime yenik düşecektim. Ancak ortada çözülmeyen tek bir olay kalmayınca kalbime kulak asabilirdim. Ömrümün sonuna kadar onu susturmak, kulak ardı etmek istemiyordum. Bunun dışında Karan'dan da beklediğim şeyler vardı. Başkasına aşık olan adamı beklemek de sadece bana mahsustu.
"Ecem'in, kardeşim olmadığına neden hiç şaşırmadın?"
Oturduğumuz bankta uyuşan dizlerimi oynattım. Sorduğu soru için bir cevap arayışına girdim. Kendimi en sonunda ele verecektim. Tabii günlüğünün okunduğunu öğrenmesi hiç de hoşuna gitmezdi ve bana vereceği tepkiyi düşünmek bile istemiyordum.
"Ortada şaşırılacak o kadar çok durum var ki, ona sıra gelmedi."
Aslında en önemli nokta buydu. Ama aradığım kaçış yollarında aklıma böyle bir yalan geldi. Uzun zamandır yalanlara sığınıyorum. En çok da kendimi kandırmak canımı acıtıyor. Her geçen gün geri dönüşü olmayan yollara saptığımı hissediyorum. Sonu gelmez bir uçurumdan aşağı düşüyor, bazen de akıntıya kapılan bir gemi oluyordum.
"Şimdi benimle eve dönmeni istiyorum."
Başka çarem mi vardı sanki? Zaten eve gitmediğimi Sıraç Bey öğrenirse başlardı tehditlerine.
"Miray'a ne oldu şimdi?"
Asıl merak ettiğim buydu. Yine gitmiş miydi, yoksa Karan'la yasak aşk mı yaşayacaktı? Doğrusu bana bunca şey anlatan adamın öyle bir şey yapmayacağını düşünüyordum. Karan'ı ne kadar kötülesem de, bazı şeyleri yapmayacağını tahmin etmekte, en azından bu kadar düşmeyeceğini bilmekteydim.
"Bu konuyu konuşmayacağız. Sadece şunu bil, evli olduğumuz süre boyunca sana sadık olacağım."
"Bedenen sadık olmanın çok da anlam ifade etmediğini öğrendim. Aklın, kalbin başkası için atıyorken, beden ikinci planda kalıyor."
Söylediklerimden emin değildim. Aslında bu akşam ne söylersem söyleyeyim, sonrasında pişman olacağımı hissediyordum. Ama bana ilk kez bu kadar duygularını açmışken, bu fırsattan yararlanmadan edemiyordum.
"Benden daha fazlasını bekleme."
Başımı dizlerimin üzerindeki ellerime indirdim. Ne denebilirdi ki? Üstelik ne hakla ona böyle şeyleri söylerdim? Hiçbir zaman bana ait olmayacağını bildiğim bir kalbe, nasıl bu denli sahip olmak isterdim?
"En fazla kendini kirletebilirsin. Hatta yasak bir aşk da yaşayabilirsin. Ruhlarımız buluşmadığı sürece istediğini yapmakta özgürsün."
Yine geri kalmadım. Ne kadar küçüldüğümü görmezden geldim. Resmen ruhlarımız olur da bir gün kesişirse, artık özgür olmayacağını ima etmiştim. Kurduğum bu cümle için sonrayı beklememe gerek yoktu. Şimdiden pişman olmuştum.
"Bu özgür olduğum halim mi? Tüm günü burnumdan getirmemiş gibi konuşuyorsun."
Güldü. Gülerek kurduğu cümle üzerine güldüm. Nefret ediyordum sürekli haklı olmasından. Özgür olduğunu söylediğim adamı, aslında hiç özgür bırakmamıştım. Bedenini kirletmekte özgür olduğunu söylerken bir şey hissetmesem de, bu düşünce şimdi kıymık gibi kalbime saplanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...