Ne kadar yakınınız olursa olsun, bir başkasının içinden geçenler daima bir meçhul olarak kalacaktır. Aynı yastıkta uyuyanlar bile birbirlerinin rüyalarını bilmezler.
-Ahmet Hamdi Tanpınar.
✴
Bu zamana kadar en güzel neyi öğrendin, sorusunun tek cevabıydı, varlığını sürdürdüğüm hayatın her anını en kaliteli şekilde geçirmem gerektiği. Bunu yapmak zorundaydım. Çünkü yok olunca ruhum başka bir bedende iz sürmeyecekti. İnsan hayatının bir anda ne denli değişebileceğine şahit olmuş, bunu bilhassa kendim yaşayarak öğrenmiştim.
İki hafta boyunca düşünme fırsatım olmuştu. Aynı evin içinde yalnızca iki bedenin hüküm sürmesi, düşünecek çok zaman vaadediyordu. Her günün sonunda dakikalarca gözlerini izlediğim adamın soluğunu biraz uzağımda hissetmek, paha biçilemezdi. Uzun uzun bakıyordum, dibi görünmeyen kuyuya. Oysa gördüğüm yalnızca kendi portremdi.
Hiçbir ayna beni böylesine doğru yansıtmamıştı. Kendimi izliyor, benliğimin geçirdiği evreleri bir bir ipe diziyordum. Şimdiye kadar yaşamadığım duyguları, birkaç ay içinde yaşamıştım. Aşktan yoksun kalbim şimdilerde bir kuşun kanatları gibi çırparken, üzerime çöken sükûnete anlam veremiyordum. Her şeyin güzel olduğu zamanları, mantığım kabul etmiyor, her an tetikte bekliyordu. Yaşanan kötü olaylar beni kaostan beslenen biri yapmıştı.
"Onu hiç bu kadar çabalarken görmedim, biliyor musun?"
İçine düştüğüm düşüncelerin okyanusudan çıkamayacağımı hissettiğimde, Cem'in tek cümlesiyle gerçek zamana dönmüştüm.
"Her şeyi bizim için yapıyor."
Aslında Karan birçok şey için çabalamıştı. Fakat bu defa ki çabası bambaşkaydı. Bizim için bir şeyler yapıyor olması o kadar hoştu ki... birkaç gündür iş arıyordu. Aslında çevresi geniş olduğu için iş bulması zor olmazdı. Ama artık hiçbir şekilde şirket işleriyle ilgilenmek, dosyalara gömülmek istemediğini söylüyordu. Tam olarak ne yapmak istediğini bilmese de hoşuna gidebilecek birkaç işe bakmak için çıkmıştı.
"Bir ilişkinin getirdiği sorumlulukları sevmiyorum."
Cem'e gülümsedim. Beni ziyarete gelmesine çok sevinmiştim. Onun hemen ardından Ecem de geldiğinde, aslında o kadar da yalnız olmadığımı düşündüm.
"Sorumluluklardan kaçan biri için bu düşünce yapısı normal."
Ecem'in iğneleyici sözünün ardından Cem'in bakışları ona yöneldi. Elindeki çay fincanını önündeki masaya bırakıp, buz gibi bir bakış attı.
"Gereğinden fazla konuşuyorsun."
Atışmaya başlamaları bana göre az da olsun yol kat-ettikleri anlamına geliyordu. Onları fazlasıyla yakıştırıyordum. Ecem'in fazla konuşkan bir yapısı vardı ve Cem bunun tam tersiydi. Birbirlerini her şekilde tamamlıyorlardı.
"Senin için boş konuşan birinin ötesine hiçbir zaman geçemeyeceğim, değil mi?"
Diyerek somurttu. Ecem alıngan biriydi. Belki de yaşadığı platonik aşk, gerçekten ona acının son kırıntılarını yaşatıyordu. Gözlerinde ilk kez vazgeçme eşiğinde olan o boş bakışı gördüm. Bunu Cem de görmüş gibi tedirginliğe kapıldı. Sonsuza kadar Ecem'in peşinde dolanmasını falan mı istiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...