17. "Aşk / Yangın"

15.6K 723 152
                                    

Çok zaman kaybettim.
Çok zaman ve biraz da ümit.
Yaşamak bu galiba.

-Cemil Meriç.

Zamansız şeyler, gözüme son zamanlarda hem cazibeli hem de korkutucu gelmeye başladı. Bir öpücüğün zamanı olmayabilir. Fakat kalpte yer edinen o tarifi mümkün olmayan sıcaklığın zamanı olmalı. Hiçbir şey yolunda gitmezken kalbimin manasız kanat çırpışı, kimine göre doğru, fakat bana göre düpedüz yanlış olan bir durum.

Neden diyorum şimdi... Neden herkese kafa tutan benliğim sıra kalbime gelince diline pelesenk vuruyor?

Şöyle durup Karan'a bakınca, olabilir diyorum. Fakat bu an çok kısa sürüyor. Oysa ben istiyorum ki gerçekleri bir kenara bırakıp ona kapılmayı. Bize engel olan yine biziz. Bize engel olan doğrularım ve bize engel olan Karan'ın değişmeyecek olan ruhu. Bunu isteyerek bencillik yapıyor olabilirim. Ama elinde masum ya da suçlu (fark etmez) insanların kanı eksik olmadıkça nasıl onunla bir gelecek düşünebilirim?

"Tehlikeli sularda yüzüyorsun Süveyda."

Kurduğu bu cümleye rağmen yüzündeki parlaklığı görüyordum. O da benim kadar karışık hissediyordu. Birbirimizden ayrıldığımızda, şimdiye kadar onu neden öpmediği ve onu öpmediğim her zamanın birer hata olduğunu düşünüyordum. Kabul, bu biraz çılgınca bir düşünceydi. Ama birini, hele ki bir şeyler hissettiğiniz birini (zaten hissiz olduğunuz birini öpmek delilik olurdu) öpüyorsanız, henüz ilk dudakların ayrılmasında araya ince bir yol gibi hasret çiziliyordu.

"Boğulmayı göze alıyorsam, bundan kime ne?"

Başını eğip güldü. Aniden gelen bu cesareti sorgulamadım. Sanırım Karan'a karşı pek sessiz kalan bir yapım yoktu. Aslında bu akşam, sabaha kadar onunla her şeyi konuşmak istiyordum. Aramızda gizli saklı hiçbir şey kalmasın ve tümüyle birbirimizi anlayalım istiyordum. Bunu dile getirdiğimde, beklediğimin aksine bir tepkiyle karşılaştım.

"O zaman bu mum bitene kadar soru sorma hakkın var. Tüm sorularına karşılık gece sonunda ben de bir soru soracağım. Anlaştık mı?"

Eline aldığı mumu tekrar yere bıraktı. Bana doğru uzattığı eline baktım. Gözlerimi devirmemek için zor durdum. Az önce öpüşen biz değilmişiz gibiydi. Birazdan bana asker arkadaşıymışım gibi davranacak olursa, şaşırmayacaktım.

"Anlaştık."

Derken uzattığı elini sıktım. Bu gece uzun olacaktı. Her şeyin açığa çıkma zamanı gelmiş ve geçiyordu bile. Bu yüzden sorularımı hızlı ama aynı zamanda da düzgün seçmek zorundaydım. Çünkü aramıza koyduğu mum yarıya inmişti bile.

"Miray, defalarca kez katil olduğunu biliyor mu?"

Bu cümleyi öyle kolay dile getirmiştim ki, kendime yabancılaştım. Karan'ın üzüleceğini veya kırılacağını dert etmiyordum. Tüm bunları yapan insan, duyduklarını da hazmetmek zorundaydı.

"Senden fazla şey bildiği kesin."

Fazla derine inmeden cevapladı. Benim bilmediğim çok şey vardı ve bunları Miray biliyordu. Böylelikle kendime soruların ardından güzel bir yol çizip bağlantı kurdum.

"Tüm bunları bildiği hâlde nasıl yanında durmaya devam etti?"

Bakışlarını gözüme sabitledi. Söz konusu Miray olunca pek yüzüme bakmazdı. Fakat bu defa net duruyordu. Oldukça şeffaf ve kendinden emin.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin