5. "Günlük"

18.9K 893 107
                                    

Sonu uçurum olduğu hâlde yürünen yollar var. Çünkü insan bazen düşmek değil tutunmak, tutulmak ister.

-Elif Şafak.


Anılar...

Güzel de olsa anılar daima damağımda buruk bir tat bırakıyor. Bahçesinde neşeyle koştuğum o küçük evde artık bir başkası konaklıyor. Babamın benim için yarattığı masum dünyadan çok uzaktayım. İşteyken beni emanet ettiği Gülsüm teyzenin yanında kalırdım. Gün boyunca pencerenin önünden ayrılmaz, geleceği anı beklerdim. O zamanlar beni terk etmesinden deli gibi korkardım. Sorunlu bir çocuk olduğumu düşünür, annemin bu yüzden bizi terk ettiğine inanırdım. Kendimce babamın da yalnız bir süre bana katlanacağını, bir gün işe diye çıkıp gelmeyeceği hissine kapılırdım. Fakat her gün beni almaya geldiğini o pencereden gördüğümde karnımdaki sancılar son bulur, benim için adeta bir mucize gerçekleşirdi. Genellikle elinde bir çikolata olurdu. O zamanlar beş yaşındaydım. Getirdiği her çikolatayı yedikten sonra paketini saklardım. Kendime küçük bir oyun yaratmıştım. Bu oyun on sekiz yaşına kadar devam etti. Babam büyüdüğümü umursamaksızın çikolata getirmeye devam etti ve ben, on sekiz yaşında olduğumu umursamaksızın her birini saklamaya devam ettim.

Sonra bir gün bu oyun kesildi. Babam ruhen olmasa da, bedenen beni terk etmişti. En çok korktuğum başıma gelmişti. Ona öfkeliydim. Beni hiçbir zaman bırakmayacağını söyleyen adam, artık benden çok uzaktaydı. Bir daha öyle bir sıcaklığı bulamayacağımı biliyordum. Fakat amcam çıkageldi. 'Artık ben varım' dediğinde tüm acılarımın son bulacağını henüz idrak edemedim. Ailesine karşı yanımda durdu. Bu gece çok uzak bir yere gidiyormuşum gibi vedalaşması, yüreğimi talan etti. Babamın ölümüyle beraber ikinci kez ağladığını gördüm. Onun o hâli gözümün önünden gitmezken, Karan'ın attığı laflara bile karşılık veremedim. Şimdi de ailem olarak görmek zorunda olduğum yabancı kişilerin arasındaydım. Ne kadar da çok isterdim, Gülsüm teyzenin penceresinde sancılar içinde babasını bekleyen o kız çocuğu olmayı...

Karan'ın ailesi, sözde yeni evli çifti yalnız bırakmak için diğer evlerine gitti. Gitmeden önce de annesi Nermin Hanım ve kız kardeşi Ecem'le tanışmıştım. Kaç tane evleri olduğunu bilmiyordum. Sanırım birkaç gün orada kalacaklardı. Eve girdiğimiz gibi Karan banyoya girdi. Ben ise büyük bir panikle elbiseyi çıkarmaya çalıştım. Önceden getirilen eşyalarımı yerleştirdiğim dolaba yöneldim. İçinden çıkardığım eşofman altını ve bir tişörtü alel-acele üzerime geçirdim. Önünde oturduğum makyaj masasının aynasından kendime baktım. Yüzümün her zerresini silerken, içinde olduğum durumun farkına vardım. Artık evli bir kadındım. Bunun yalnızca kağıt üzerinde olması içime su serpiyordu.

Yerimden kalkıp koltuğa oturduğumda, bacaklarımı karnıma doğru çektim. Kollarımı da etrafına sararken, odanın yeni dizaynına baktım. Yatak, yanında bulunan komodinler, elbise dolabı ve daha birçok şey değişmişti. Hatta üzerinde oturduğum koltuk bile. Şimdi ki oda beyaz ve açık mavi tonlarında düzenlenmişti. Yatağın beyaz çarşafları, aynı zamanda beyaz komodinler ve mavi koltuk yeni bir uyumu beraberinde getirmişti. Işık kapalıydı. Yalnızca yatağın kenarında bulunan bir abajur yanıyordu. Odanın içindeki kasvet, tedirginliğime çanak tutuyordu. Bir de banyoda kesilen su sesiyle iyice oturduğum yere sindim. Ardından kapı açıldı. Başımı çevirip bakma gereksinimi duymadım. Dolabın kapakları gürültüyle açılırken, istem dışı başımı omzumun üzerinden küçük bir açıyla sağa çevirdim. Belinde yalnızca bir havluyla çıkmıştı. Sırtından süzülen su damlaları gergin kaslarını ortaya sererken, boynuma kadar yandığımı hissettim. Neyse ki ışıkları yakmamıştı. Abajurlarında yalnızca biri açık olduğu için ortama sadece loş bir hava katıyordu. Bakışlarımı kaçırmak fazla zamanımı almadı.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin