Acı geçiyor
Acı geçiyor
Acı elbette geçiyor
Acı çekmiş olmak geçmiyor.-Kemal Varol.
✴
Birçok kez yol ayrımlarıyla yüzyüze geldim. Hiçbiri bu yol ayrımına benzemedi. Karşıma bir adam çıktı. Elinde duran silahı ateşledi ve bir adam öldü. İki seçenek vardı. O adamı şikayet edecek, suçlunun hak ettiği muameleyi görmesini sağlayacaktım. Bir diğer seçenek ise sessiz kalmaktı. Aslında kararımı vermiştim. Şikayet etmek üzereyken yeni bir yol ayrımıyla tepetaklak oldum. Sonra bir adam daha çıkageldi. Söylediği tek cümleyle, beni alt etti.
Hayatının hatasını yapmak istemiyorsan, beni takip et.
Onu takip ederek bu günlere kadar geldim. İşin sonunda benden bir ben eksileceğini beklerken, bana bir ben daha eklendi. Kendi kararlarım doğrultusunda yürüyemediğim için eksilmem gerekiyordu. Ama her geçen gün güçleniyordum. Bir yerlerde varlığından habersiz olduğum o his, artık başak gibi boy göstermişti. Rüzgarın hafif esintisiyle bir o yana bir bu yana süzülüp duruyordu.
Korkuyordum...
Doğruluktan, hakkaniyetten ve birçok değerden kopmaktan korkuyordum. Bir şeylerin sonuca varmasını ve o sonucun hepimiz için iyi olmasını diliyordum.
"Yanlarına inelim."
Ecem'in fısıltısı üzerine boş gözlerle yüzüne baktım. Ardından kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı. Karan'ın söylediklerinden sonra yanına gidecek cesareti bulamıyordum. Ona aşık olduğumu kabul edeli birkaç gün olmuşken, şimdi de onun hislerinden haberdar oluyordum. Basamaklardan indiğimizde, Ecem beni hiç çekiştirmiyormuş gibi koluma girdi. Bizi fark eden ikili, bakışlarını kaçırarak sohbetlerine son verdiler.
Gözlerim Cem'den ayrılmıyordu. Ona ilk kez farklı gözle baktım. Bir kardeş gözüyle, aynı babadandık ve Cem ağabeyimdi. Bu inanılmazdı. Varlığından habersiz olduğum bir adamı böylesine kolayca bulmam gerçek dışıydı. Birbirimize benzemiyorduk. Kahverengi gözlerimin aksine yeşil gözleri vardı. Kumral saçları da benim siyahlardan uzaktı. Sahiden yakışıklı bir adamdı. Ona sarılmak istiyordum. Çünkü bana en yakın ailemdi. Vereceği tepkiden korkmasam, şimdi boynuna atlar ve ona her şeyi anlatırdım.
"Bizimkiler yok mu?"
Ecem, direkt ağabeyiyle göz teması kurmuştu. Cem'e hoş geldin dediğim hâlde Ecem'den bir tepki göremedim. Adeta onu görmezden geliyordu ve bu durumu sürdürmekte kararlıydı. Aralarında bir şey mi geçmişti de bu kadar soğuklardı? Gerçi onların birbirleriyle olan iletişimini hiç bilmiyordum.
"Arkadaşlarıyla takılacaklar. Bu gece sadece biz varız."
"Biz de dışarı çıkalım. Ne yapacağız ki evde?"
Karan ve Ecem bir şeyler konuşuyordu. Ama ben gözümü Cem'den alamıyordum. Bir süre sonra göz-göze geldiğimizde, yanlış anlayacağından korkup bakışlarımı kaçırdım. Neyden korkuyordum ki? Vereceği tepki en fazla benden nefret ettiğini söylemek olurdu.
"Bugün havamda değilim."
Karan, birnevi 'benden bir şey beklemeyin' diyordu. Beyefendi havasında değilmiş. Belki de yüzleştiklerinin ağırlığı altından kalkamıyordu. Şimdi hangi duruma sevineceğime şaşırmıştım. Karan'ın bana karşı olan hislerine mi yoksa ne kadar habersiz olsa da yanı-başımda olan ağabeyime mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...