Hep mutluluğu arıyorsun, ama omurga kemiklerin ya da yaşamın pahasına olsa bile, güvenliği seçiyorsun.
-Wilhelm Reich.
✴
Sevdiklerinizle bir arada geçireceğiniz nice mutlu bayramlarınız olsun.♡
***
Sabah uyandığımda, aklımda dün gece dair kalan tek şey Karan'la aynı yastığa baş koymamız olmuştu. Daha sonra her şey tüm ayrıntılarıyla zihnimde yer edindi. Elektrikler kesilmişti ve ondan burada kalmasını istemiştim. Mum yakmış, beraber odaya çıkmıştık. Sonra... Sonra fare! Ayağıma çarpan şeyin fare olduğundan emin değildim. Ama Karan'ın sözleri mantıklı geldi. Eve fare girmiş olabilirdi. Buna rağmen o odada uyudum. Belki mecburiyetten, belki de bambaşka sebeplerden...
Kahvaltının ardından Karan artık eve dönmenin vakti geldiğini söyledi. Babasını ikna etmişti. Ecem, Almanya'ya falan gitmeyecekti. Fakat ikimizde de net bir gerginlik vardı. Eve dönünce bizi neyin beklediğini bilmiyorduk. Eninde sonunda kürkçü dükkanına dönmek, yine içimdeki sıkıntıların gün yüzüne çıkmasına sebep oldu. Sürekli bir kaçış içinde olamayacağımı biliyordum. Nitekim kaçmayı da istemezdim. Aslında tam olarak ne için evlendiğimi bile unutmuştum. Annemi bulmak uğruna çıktığım bu yolda, konuyu bir daha Sıraç Bey'e açmamıştım. Sanırım artık konuşma vakti gelmişti. Ailem hakkında benden çok bilgiye sahip olan adamla konuşmalıydım. Yoksa bu evliliğin hiçbir anlamı kalmayacak ve düştüğüm ateşte yanmaya devam edecektim.
Yol boyunca Ecem'in tedirginliğini yatıştırmaya çalıştık. Babasının kızacağını söylüyordu. Karan ise sürekli onu rahatlatıyor ve korkması gereken hiçbir şey olmadığını söylüyordu. Sıraç Bey'e karşı elde ettiği zafer, onu pek bir keyiflendirmiş gibiydi. Eve geldiğimizde, kimseler etrafta yoktu. Dilber Hanım bizi karşılamıştı.
"Dilber abla, bizimkiler nerede?"
Ayakkabısının küçük topuğunun zeminde bıraktığı yumuşak seslerle Karan'ın ardından ilerledi.
"Sıraç Bey erkenden çıktı. Nermin Hanım da odasında dinleniyor. Burcu Hanım ise derneğin toplantısına gitti."
Kimsenin olmaması benim için daha iyiydi. Fakat artık Sıraç Bey'den kaçmak yerine yüzleşmem gerektiğini biliyordum. Ecem, Dilber Hanım'la beraber mutfağa gitti. Yalnız kaldığımızda, Karan'ın oturduğu koltuktan ayaklandığını gördüm. Hiçbir açıklama yapmadan evden ayrıldı. Aramızın iyi olmaya başladığını her düşündüğümde, bunu yapıyordu. Ondan tek beklentim küçük bir açıklamaydı. Böyle tek kelime etmeden çekip gidince kendimi görünmez bir varlıkmış gibi hissediyordum.
Başımı iki yana sallayıp odama çıktım. Dolaptan çıkardığım kıyafetleri yatağın üzerine bırakıp banyoya girmek için hazırlandım. Tam bu esnada kapı aralandı. Odanın girişinde duran Nermin Hanım'dan başkası değildi. Yine üstten bakıyor, karşısında böcek varmış gibi bir izlenim sergiliyordu. Nefretini kısa bir süre içinde kazanacak kadar ne yapmıştım?
"Nihayet eve dönebildiniz mi?"
Tek karın ağrısı balayına gitmiş olmamızdı. O günde eve döndüğümüzde böyle davranmıştı. Yine de biraz daha alttan almaya çalıştım. Alttan alma şeklimde cevap vermemek oldu.
"Oğlumu birinden kurtarıyorum, bu defa da başka bir kene yapışıyor."
Elini saçlarından geçirip bir ayağıyla ritim tuttu. Odağını kaybeden bakışları beni bulunca, üzerime doğru yürüdü. Daha fazla devam etmemesi için dudaklarımı araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Roman pour AdolescentsHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...