"Ve sırtımdaki yara acımıyor da
çıkmıyor da aklımdan..."-Alper Gencer.
✴
İnsan hep bir yerde sığınacağı biri değil, bir şey olsun istiyor. Kişiye değil, daima eşyalara bağlı kalışımı seviyorum. Ters çevirdiğim kum saati, bir bir dökülürken sahiden de bizden geçtiğini anlıyorum. Bu eve ilk gelişim ve bu kum saati ilk sığınağım. Saatlerdir pencerenin önünde pinekleyen kedilerden farksız bir hâldeyim.
Tek tutamağım olan çikolata paketlerinin gözlerimin önünde yanışını unutamıyorum. Kimine göre çocukça gelen bu tavrımın önüne geçemiyorum. Her pakette yılların getirisi, babamın elinin değmişliği var. Fakat şimdi artık onu kaybettim. Bu his, babamı kaybettiğim ilk günden farksızdı. Sanki birisi kabuk bağlayan kalbimi yeniden kanatıyordu.
Şimdi bana son zamanlarda hakaretlerini eksik etmeyen bir adamın evindeydim. Yaşadığım acıdan dolayı, içine girdiğim şok ikinci planda kalmıştı. Kum saatini bir kez daha ters çevirirken kendi kendime fısıldadım.
"Zamanın geçiremediği şey yokmuş. Ama yaşadığım acıları hiçbir zaman unutamayacak olmaktan dolayı tökezliyorum."
Elimi saçlarımdan geçirip koltuğa oturmak için arkama döndüm. Karşılaştığım yeşil gözlerin sahibinin, bana tam olarak nasıl baktığını kestiremedim. Elinde tuttuğu iki fincanı orta masaya bırakırken benden önce koltuğa oturdu.
"Zamana güvenme, yaşanan acıları unutmak insanı arsız yapar."
Söylediklerimi duyduğuna dair bir cümle kurdu. Yanına doğru yürürken, açılan örgümü umursamadım. Muhtemelen saçım başım birbirine girmişti. Masanın üzerindeki fincanı alıp koltuğa oturdum. Yeşil çayın kokusunu içime çekerken her şeyi unutmanın o kadar da kötü bir şey olmayacağını düşünüyordum. Ama Cem, tam aksini iddia ediyordu.
"Önüme bakamamaktan korkuyorum."
Aniden dertleşen iki kardeş olmuştuk. Bu saatler sonra beni iyi hissettiren tek şey olabilirdi. Küçük bir yudum aldığım çayı masanın üzerine bırakırken Cem'e sahiden ihtiyacım olduğunu hissediyordum.
"Biliyor musun, hayatım boyunca birinden 'seni seviyorum' cümlesini duymadım. Yine de önüme bakabiliyorum."
Söyledikleri bazen basit şeylerin bile acılarımız olduğunu kanıtlayan en büyük şey olabilirdi. Kimseden o lafı duymaması yüreğinde bir burukluk kalmasına sebep olabilirdi. Kendimi tutamadan tek kelimelik bir soru sordum.
"Muka?"
Güldü. Elindeki fincanı tıpkı benim gibi masaya bıraktı. Bacaklarını da masanın diğer tarafına uzatırken bakışlarını önündeki duvara sabitledi.
"Birbirimize hiç aşk sözcükleri fısıldamadık."
Cem, benimle dertleşiyordu. Belki de bugünden sonra yine kötü davranmaya devam edecekti. Ama içinde olduğum şu birkaç saat, sahiden benim için büyük değer taşıyordu.
"Dışarıdan bakınca nasıl bir adam gibi görünüyorum?"
Neredeyse bu soruyu bana sorduğuna inanamayıp etrafıma bakınacaktım. Fakat doğrudan bana odaklanan bakışları bir cevap bekliyordu. Ne diyeceğimi bilemeden yerimde kıvrandım. Ama sonradan rahat olursam, bu soruya dürüstçe cevap vereceğimi anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionHiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabilirsin. Son bölüme geldiğinde, seni bu paragrafta bekliyor olacağım. ✴ Siz hiç kocanızın günlüğüne s...