32."Özgür Çağ"

10.2K 510 109
                                    

İnsan kendisini sessizce kaybeder. Kaybettiği başka her şeyi fark eder, kendini kaybettiğini anlayamaz.

-Kierkegaard.

Başladığım noktaya dönmek, şimdiye kadar hiç yol katetmemişim gibi hissettiriyor ve bir kez daha ileriye gidecek gücüm olmadığını kanıtlıyordu. Daima öncelik verdiğim sebepler önemini yitirmiş, yalnızca sonuçlara odaklanırken bulmuştum kendimi. Artık iyisiyle de kötüsüyle de olacaklara hazırdım. Bekleyişin kötü bir sondan daha can sıkıcı olduğunu öğrenmiştim.

Şimdi yine bir bekleyişe tutulmuştum. Önünde durduğum kapıyı bir türlü çalma girişiminde bulunamıyordum. Ecem'in mesajı üzerine apar topar eve gelmiştik. Fakat henüz bahçeye girdiğimizde bile aceleci tavrım son buldu. Sahiden annemle aramızda yalnızca bir kapı olduğuna inanamıyordum.

Karan'ın varlığı bana güç veren tek şeydi. Tıpkı benim gibi dakikalarca beklemiş, hiçbir şekilde artık eve girmemiz gerektiğini söylememişti. Bu gibi durumlarda ağzından sevgi sözcükleri dökülmesine ihtiyaç duymuyordum. Çünkü benim için hakikat olan sözler değil, davranışlardı.

"Eğer hazır değilsen, hemen buradan gidebiliriz."

Sesini duyduğumda, başımı çevirip yüzüne baktım. Kasılmaktan yorgun düşerken, ona bakınca az da olsa bir rahatlama geliyordu.

"Gelmesini yıllarca beklerken, olur da bir gün dönerse ne yaparım diye hiç düşünmedim."

Elimi tutup yürümeye başladı. Sanki kapının önünden ayrılırsam, onu kaçıracakmışım gibi hissediyordum. Buna rağmen Karan'ı durdurmadım. Verandaya geçtiğimizde beni oturttu ve çektiği sandalyeyle hemen karşıma kuruldu.

"Kendini tam anlamıyla hazır hissettiğinde buradan kalkacağız."

Ağır ağır başımı salladım. Sıcaktan ve stresten dolayı sırtımdan akan teri hissedebiliyordum. Onu delice merak ediyorken, içeri girince olayların nasıl gelişeceğini bilmiyordum ve bunu kafamda durmadan tartmak beni ürkütüyordu. İki elimi şakaklarıma bastırıp rahatlamaya çalıştım.

"Her şey farklı olabilirdi."

Defalarca kez aynı cümleyi tekrarlayıp durdum. Gözlerimi kapatıp son kez hislerimin gücüne tutunabilmeyi denedim. Uzatmanın bana hiçbir fayda sağlamayacağını bilsem de ayaklarım yere çivilenmişti sanki.

"Sence ne yapmalıyım?"

Bunu sorduğuma inanamıyordum. Ama akıl almaya ihtiyacım vardı ve böyle bir durumda Karan'ın düşüncesini merak ediyordum.

"Git ve ona sıkıca sarıl. Daha sonra yapmak istediğin her şey için özgürsün."

Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. Kendisi böyle bir durumda olsa, yapacaklarından korkardım. Fakat şimdi aynı adam, bana gidip sarılmam gerektiğini söylüyordu.

"Bunu sana, hayatında hiçbir zaman gerçek annesine ulaşamayacak biri söylüyor."

Bulanık görmemin tek sebebi, gözlerime hızla dolan yaşlardı. Biraz önce kendim için üzülmeyi bırakmış, Karan'ın derdine ortak olmayı seçmiştim. Tüm bunlara rağmen o kadar güçlü duruyordu ki, kendi acizliğim yüzünden utanıyordum. Her ne yapmış olursa olsun annem şu an bana yıllar sonra ilk kez bu kadar yakındı. Fakat ben, sanki bu anı hiç beklememiş gibi çocukluk yapıyordum.

"Bazen hayırsız olacağına, hiç olmasın derler."

Ellerimi tutup beni yüreklendirmeye çalıştı. Kirpiklerimin arasından sızan yaş, yanağıma doğru ince bir yol çizdi.

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin