180519
310121
Park Jimin'e göre hayatı berbattı. Ve annesini kaybetmesi ile hayata tutunması için bir sebep kalmamıştı.
Şans eseri geldikleri kasabada hayatları bütünüyle değişti.
Jeon için ise hayat motorlar, kadınlar ve içkiden ibaretti. Tabi bu J...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Christmas Day
Aralık 31/2011
Gözleri parlıyordu genç çocuğun. Elinde buruşan kağıdı göğsüne bastırmış bekliyordu uzun zamandır. Dudakları gülümsemekten gerilirken ağır adımlarla pencerenin önüne yerleştirdikleri yılbaşı ağacının yanına gitti. Evdeki herkes, tek bir kişi hariç, hediyelerini koymuştu ağacın altına. İçi içine sığmazken Yoongi hyung umarım bana istediğim albümü almıştır diye geçiriyordu içinden. Abisi ise onun neleri sevdiğini bilecek kadar kardeşini iyi tanıyordu.
Küçük çocuk sırf abisine ve annesine beğenecekleri bir hediye verebilmek için günlerdir bir depoya malzeme taşımıştı. Ona işi veren adam ise, onu küçük görmüştü. İyi kalbi ne yazikki onunki gibi kişilerle tanışmıyordu. Kandırılmıştı küçük Jimin. Adam ona parasını vermeden çoktan ortalıktan kaybolmuştu. Elbette ailesinin bu durumdan haberi yoktu, bilseler kızarlardı ona.
Üzgündü.
Ama bu üzgünlüğü adamın onu kandırmasından dolayı değildi. Üzgündü çünkü abisine ve annesine hediye alamamıştı.
Para biriktiremezdi, mesela hiçbir zaman domuzcuk kumbarası olmamıştı. Babası ona asla harçlık vermezdi. Annesi Pazar paralarından arttırırdı küçük Jimin için, okuldaki çocukların yanında kendisini kötü hissetmesini istemiyordu, bunu yaparken Jimin için her şeyi kolaylaştırdığını düşünür dururdu. Ne yazıkki hayat o kadar adil değildi.
Düşündükleri kadar kolay değildi. Çoğu zaman okuldan eve yürüyerek dönerdi Jimin. Bu mesafe o kadar yakın da değildi. Küçük bedeninin yorulmasını umursamazdı, her gün okula gidiş saatinden 1.30 saat önce uyanırdı, çünkü okul evlerine bir saat yürüme mesafesindeydi. Eğer biraz daha uyuyayım derse okula yetişemeyeceğini biliyordu.
Mutluydu çocuk, şu gününe bakıyordu sadece. Hayata karşı umudunu yitirmemişti daha. İlerisini görme derdi yoktu. Babasının ona neden kötü davrandığını düşünüyordu çoğu zaman, cevap bulamıyordu. Yine de pes etmemişti hiç.
Kendini seviyordu.
Gülüyor, dans ediyor, şarkı söylüyordu korkmadan. Ergenliğin getirdiği hiçbir kötü davranış onda yoktu. Çünkü biliyordu eğer ergen bir çocuk olursa annesi üzülecekti.
O etrafındaki insanları üzmeyi sevmezdi.
Herkesin gülümsemesini isterdi. Üzülseler bile kendisi yüzünden olmasını istemiyordu çünkü ufacık kalbi bu yükü kaldıramazdı.