180519
310121
Park Jimin'e göre hayatı berbattı. Ve annesini kaybetmesi ile hayata tutunması için bir sebep kalmamıştı.
Şans eseri geldikleri kasabada hayatları bütünüyle değişti.
Jeon için ise hayat motorlar, kadınlar ve içkiden ibaretti. Tabi bu J...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İddia
"Artık sürprizin ne olduğunu öğrenebilir miyim?"
Jungkook direksiyonu sıkıca tutarak yola odaklanmışken göz ucu ile bana bakarak "Yavrum sen böyle değildin. Sürekli soru sorma huyunu Taehyung'dan edinmiş olabilir misin?"
"Hah!"
Üstü kapalı bir şekilde çok konuşuyorsun demenin bir başka şekliydi sanırım bu. "En azından ne kadar kaldığını söyle."
Jungkook arabanın içini dolduran kahkahasından sonra asla akıllanmayacaksın dercesine kafasını sallayarak yola odaklanmaya devam etmişti. Kış ayında olduğumuz için yollar kaygan bir haldeydi, üstelik yılın sayamadığım bilmem kaçıncı karı yağıyordu. Soğuk havalar her ne kadar bünyeme iyi gelmese de çok hoşuma gidiyordu.
"Uzatma dudağını öyle. Dağ evine gidiyoruz."
Dediğini idrak ettikten sonra büzmüş olduğum dudaklarımı düzeltip uzanarak yanağına kocaman bir öpücük bırakmıştım.
"Diğer yanağım eksik kaldı." Dediğinde "Önüne bak Jeon!" diye bağırmam bir olmuştu. Doyumsuz bir erkeğim vardı.
"Pekala dağ evini sevmiştim oraya gitmek güzel ama düğün hazırlıkları ile uğraşmamız gereken zamanda neden böyle bir şey yapıyoruz?"
"Çünkü o lanet olası hyungun asla bizi yalnız bırakmıyor."
"İyi de birkaç gün sonra hep birlikte olacağız?" Soru sorar gibi bakışıma yan bir gülüş atıp "Ama o zaman evli olacağız, son bekar sevişmemizi görmeden duramam."
"Sen asla akıllanmazsın Jungkook!" Bağırmam ile birlikte Jungkook'un arabayı park etmesi aynı saniyede gerçekleşirken sevgilimin aklına doluşan sinsi fikirlerini yavaş yavaş çözüyordum. Ona hak vermemek saçmalık olurdu çünkü Taehyung ve Yoongi evlenme zamanımız yaklaştıkça bizi bir araya getirmemek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Arabadan çıkıp bagaja yönelecekken "Sen anahtarı al ve eve geç bebeğim. Önceden haber verip evi ısıtmalarını söylemiştim, ısın hemen."
"Ama..."
"Bavulları ben hallederim hadi git." Ayaklarımı sürüye sürüye eve giriş yaptığımda yüzüme çarpan sıcak hava mayışmamı sağlamıştı. Üzerimdekileri çıkarıp gelişi güzel bıraktığımda şöminenin karşısında bağdaş kurup oturdum. En son buraya geldiğimizde aşırı tuhaf bir haldeydik ama şimdi arkama dönüp baktığımda her bir şeyi iyi ki yaşamışım diyordum çünkü şimdiki bizi böyle güzel bir hale getiren o acı, tatlı anılardı.
Jungkook elindekileri bırakmış olacak ki arkamdaki yerini alıp beni göğsüne doğru çekti. "Sevdin mi?"
"Evet. Buranın ayrı bir huzuru var." Diyerek kafamı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Eğer Jungkook beni rahat bıraksaydı büyük ihtimal çoktan uykuya dalmıştım ama onun elleri ve dudakları üzerimden eksik olmuyordu.