180519
310121
Park Jimin'e göre hayatı berbattı. Ve annesini kaybetmesi ile hayata tutunması için bir sebep kalmamıştı.
Şans eseri geldikleri kasabada hayatları bütünüyle değişti.
Jeon için ise hayat motorlar, kadınlar ve içkiden ibaretti. Tabi bu J...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yeni bir hayat
"Jimin aman tanrım neredesin sen?"
Yoongi hem ağlıyor hem de kardeşini daha iyi görebilmek için sürekli akan gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. Onu böyle görmeye kendimi hazırladığım halde karşısında dirayetli durabilmek adına kendimi tuttum.
"Hyung ben iyiyim." Kısık çıkan sesimi duysa bile inanmadığı surat ifadesinden belliydi. Beni iyi tanıması ilk defa bir konuda işime yaramamıştı.
Kaldığım yer güzeldi. Daha birkaç saat geçirmiş olmama rağmen kitapçı oldukça sakin bir yerdi, ev gibi hissettiriyordu. Yejoon amca ise bana sanki onun çocuğuymuşum gibi davranarak şımartıyordu. Bu his o kadar güzeldi ki kelimelere dökemiyordum.
Seokjin lafa karışarak geri dönmem için beni ikna etmeye çalışıyordu. Hata yaptığımı ve Yoongi'nin perişan olduğunu tatlı olmayan bir dille anlatmıştı. Beni düşündüklerini biliyordum fakat biraz kendi başıma kalmam gerektiğini anlamaları gerekiyordu. Yorulmuştum ve bu yorgunluk kolay kolay geçecek gibi değildi.
"Jin hyung lütfen anlayın beni. Artık kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Her düştüğüm zaman kendi başıma kalkmayı becerebildiysem şimdi kendi başıma yeni bir hayat kurabilirim. Boş yere endişeleniyorsunuz."
Jin hyungun bakışları yumuşarken Yoongi sessiz kalıyordu. Kolayca kabullenmesini beklemiyordum. Hatta uzun bir süre beni sürekli arayıp darlayacaktı, bunun da farkındaydım. Fakat kararlarımın arkasında durmam gereken zaman gelmişti. Artık kendi başımın çaresine bakacaktım.
"Civcivim biz senin için geldik ama sen yoksun!" Kai sitemli çıkan sesi ile ekranda belirip bana bağırdığında büyük bir şok yaşamıştım.
Onun orada ne işi vardı? Üstelik geleceğinden hiç bahsetmemişti.
"Bizi çok üzdün civciv. Şimdi seni göremeyecek miyiz?" Yanında beliren Taemin ile onlara olan özlemim ağır basmaya başlamıştı. Diyecek bir söz bulamıyordum. Benim için onca yolu gelmişlerken şimdi nasıl kavuşacaktım onlara?
"Siz? Sizin orada ne işiniz var?"
"Civcivimizi özledik diye geldik ama civciv firarda!" Kai gülerek her ne kadar sitem etse de anlayışlı bakışları bana gönül koymadıklarının bir kanıtıydı. Hem belki onlara gizlice buraya gelmelerini bile söyleyebilirdim.
Orada olduğunu bilmediğim beden telefona hamle yapmıştı.
Beklemediğim durum karşısında uzun süre telefona bakakalmıştım. Endişeli surat ifadesini görmem kalbimde bir sızıya sebep olsada bunu kendime dert edinmemeliydim. Beni hiçbir suçumun olmadığı bir sebep yüzünden bırakan oydu. Şimdi böyle bir ifade takınıp beni umursaması tam bir saçmalıktı.