180519
310121
Park Jimin'e göre hayatı berbattı. Ve annesini kaybetmesi ile hayata tutunması için bir sebep kalmamıştı.
Şans eseri geldikleri kasabada hayatları bütünüyle değişti.
Jeon için ise hayat motorlar, kadınlar ve içkiden ibaretti. Tabi bu J...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kaçma vakti
"Kai artık rahat dursan diyorum."
Geldiğimizden beri abartısız bir şekilde bütün kitapları ellemişti. Üstelik yerlerine düzgün koyma gibi bir derdi de yoktu. Taemin ise Yejoon amca ile koyu bir sohbete girmişti, görüldüğü kadarıyla gayet iyi anlamışlardı.
Bu benim için iyiydi çünkü burada yaklaşık on gün kalmayı planlıyorlardı ve Yejoon oldukça huysuz bir ihtiyardı eğer iyi anlaşmasalardı bana büyük bir sorun çıkaracaklardı.
"Hey Jiminie daldığın dünyandan çık ve bana yakışıklı eniştemi anlat."
Kai'nin söyledikleri ile kendime gelmiş ve bakışlarımı ona döndürmüştüm.
"Neyden bahsettiğini bilmiyorum." Bu işin ucunu bırakmasını beklemiyordum fakat şimdilik Jungkook'un konusundan uzak durmak benim için en mantıklı seçenek olacaktı.
"Hadi ama. Bu basit bir mesele değil. Senin gibi bakirlik aşığı birisi için zor olmuş olmalı, üstelik aşık olmuşsun Jimin!"
"E ne olmuş yani aşık olmuşsam?"
Yerlerinden çıkardığı kitapları tek tek dizmeye başladım.
"Sen." Demişti. Sonrasında ise kınayan bakışları ile kafasını sağa sola sallayıp incelediği kitaba geri dönmüştü.
"Gerçekten çok zor bir manyaksın." Ağzının içinde geveleyerek söylediği şeyi duymamış gibi yaptım. Eğer konuşmaya başlarsak kesinlikle devamı gelecekti.
"Biraz sahilde dolanmaya ne dersin?" demişti.
Onlarla birlikte okul çıkışlarında yapmayı sevdiğimiz en iyi aktivite sahilde yürümekti. Üçümüzün de ailelerinin durumu iyi değildi. Dolayısıyla normal gençler gibi takılamıyorduk. Lise hayatımızda en fazla üç kere sinemaya gitmiştik ki bunlarda çok kolay olmamıştı. Feragat ettiğimiz çok şey olmuştu yine de isyan etmemiştik ya da bu duruma içerlenmemiştik.
Mutluyduk.
Bir şekilde hayatın akışına kendimizi kaptırmıştık. Şimdiki geldikleri yere bakınca oldukça iyi üniversiteler kazanmışlardı. İkisi de konservatuar kazanmıştı ve gayette başarılı bir öğrencilik hayatları vardı.
Ben ise...
Kazandığım üniversiteye gidememiştim. Üvey babam bana yeterince baktığı ile ilgili ağır laflar sıralarken ona gitmek istiyorum diyecek yüzü bulamamıştım. Durumumuz kötü değildi ama benim isteklerime, benim hayatıma söz geldiğinde durumumuz kötüydü.
Benim için hep yoktu aslında...
O dönemde annemin hastalığı ortaya çıkınca mecbur kalmıştım birazda. Yarı zamanlı bir iş bulmuştum ve ondan arta kalan zamanda da annemin bakımını üstleniyordum. Reşit oldum dediğim zamanlarda hayat benim için hayli zor duruma gelmişti.