1. Bölüm

79 6 0
                                    

Alarmımın sesine uyandım. Lanet olası şeyin sesi beynimi acıtıyordu. Gözlerimi açmadan elimi uzatdım ve biraz gezdirdikten sonra kapatdım. Dün gece üniversite sınavı için saat 2-ye kadar çalışmıştım ve gözlerimi açamayacak kadar yorgundum. Sınava 1 hafta vardı ve ben şimdiden delice heyecanlanıyordum. Aslında diğer insanların hali de benimkinden farklı değildi. Biraz daha uyuduktan sonra annem bana seslendi. Hemen kalktım ve penceremi açtım. Temiz havayı ciğerlerime çektim. Güneş yüzüme vuruyordu. Mahalleme göz gezdirdim. Benim mahallem İstanbulda yerleşiyordu. Çok büyük değildi ama mahallemizde bir sürü insan yaşar. Herkes bir-birini tanır da.
Banyoya girdim ve aynada kendime baktım. Saçlarım dağınık bir topuzdaydı. Dün yorgunluktan açmamışdım bile. Gözlerimin altı da az da olsa morarmış gibiydi. Sınava son bir hafta kalmıştı ve uykumu yeterince almam gerekiyordu gerçekten. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra banyodan çıktım ve saçlarımı taradım. Hafif makyajımı yaptım ve aynada kendime baktım. Boyum 1.70-di ve zayıf bir kızdım ama mahallemizin en güzel kızı olarak bilinirdim. Okulumda da herkes benim nasıl güzel olduğumu söyler. Barbara Palvin'e çok benziyordum ve onun için kendimi daha güzel buluyordum. Kendisinin hayranıydım çünki. Yüzüm bembeyaz ve dudaklarım kendiliğinden kırmızıydı. O yüzden makyaja pekte ihtiyac duymuyordum.
Boyfriend bir pantolon ve üzerine mavi bir ceket giydim. Kumral saçlarımı açmışdım ve saçlarıma kırmızı kurdelemi bağlamıştım. Kırmızı ayakkabılarımı da giydim ve güzel bir kombin yaptım. Aynadaki kendime gülümsedim. Sonra annem bir daha bana seslendi, "Kayla! Kızım, gelsene!"
Ben de "Geliyorum." diye cevap verdim ve telefonumu alarak aşağı indim. Annem dedi:
- Nereye böyle? Gel kahvaltını yap kızım.
Ve annem Zeynep Aksel. Kendisi benden bile güzel bir kadındır. Herzaman okumamı istemiştir. Benim doktor olmamı istemişti ama ben bir şirketde çalışmak istediğimi söylemiştim ona. O da buna saygı duymuştu. Annemle pek yakın değilizdir. Onunla dertlerimi ve sırlarımı bölüşürüm ama herşeyi söylemem. Bana küçük bir çocuk gibi davranır herzaman. Bundan hoşlanmıyordum ama. Sonuçta 18 yaşım olucaktı iki aya. Annem kendi açdığımız minik bir kafede çalışır. Oraya daha çok kitap okumak isteyenler ve ders çalışanlar gider çünki herzaman sessiz bir yer olmuştur. Benim de favori yerim oradır. Hertarafını çiçeklerle donatdığım için seviyorum en çokta.
Anneme gülümsedim ve dedim:
- Anne, arkadaşlarla kütüphaneye gidiceğim, oraya gitmeden önce birşeyler yemeğe gidiceğiz zaten.
- Şu sınava bi girseydin kurtulurduk be kızım.- Güldü.
Güldüm ve havada öpücük atarak evden çıktım. Telefonuma mesaj geldi. Esma'dan olduğunu tahmin etdim ve hemen açtım. "5 dakikaya ordayız" yazmıştı. "Tamam." diye cevap verdim.
Evin önünden Neslihan halam geçiyordu ve dedi:
- Güzel kızım, ne zaman üniversiteye gidiyorsun?
- Daha sınav vermedik Neslihan hala.
- O ne zaman peki?
- 1 haftaya inşAllah.
- Sen şu üniversiteye git sana hergün yemek yapıcağım.
Gülümsedim ve "Teşekkür ederim ya!" dedim. O da gülümsedi ve gitdi. Birkaç dakika sonra arkadaşlarımın geldiklerini gördüm.
Esma spor tarzdaydı ve saçını topuz yapmıştı. Yine güzel gülüşüyle bana selam verdi. Siyah saçlı, ben boylarda bir kızdı. Herzaman yanımda olmuştur. Küçüklüğümde mahalleye taşınmışlardı. Babaları onları terk edince annesiyle buraya gelmişler. Evleri bize yakındı ve mahallede tanışıp arkadaş olmuştuk. Şimdiyse en yakınım olu vermişti. Birbirimiz hakkında olan detayları biliriz. Kendisi konuşmayı çok seven biridir. Susturma tuşu yoktur yani, bıraksan sabaha kadar konuşur. Eğlenceli biri kendisi. Kaç gündür dersler yüzünden pek görüşememişdik ama bugün buluşma kararı almıştık. Onun yanında diğer en iyi arkadaşım Mert vardı. O, bana bir çiçekmişim gibi davranır hep. Beni sevgiyle besler gerçekten. Esmayla deli ola biliyorum da onunla kitaplardan, müziklerden konuşmayı severim. O da benim gibi sessizliğe aşıktır. Mesela kendisiyle zaman geçirmenin yalnızlık olmadığını düşünüyor benim gibi. Kardeşim gibi severim onu. Derslerde de çok iyidir. Bana hep yardım eder. Bana abi gibi davranır. Okulumuzda bana aşık olan erkeklerle hep kavga eder. Yani çok ileri gidenlerle. Ben hiçbiriyle bir ilişki yaşamadım mesela. Çünki hiçbirinde istediğim şeyi bulamadım. Hepsi güzelim diye benimle konuşmak ister ama herşey güzellikten ibaret değildir, olamaz yani. Anlaşmak herşeyden önde gelir benim için. Mert ile de bu yüzden arkadaş olduk hatta arkadaştan öte, kardeş olduk. Tam 5 yıldır tanıyoruz bir-birimizi. Kütüphanede aynı kitabı alırken tanışmışdık ve devamını hayat getirmişti. Biraz da dış görünüşünden bahs edeyim. Mert, 1.84-1.85 boylarında siyah saçlı yakışıklı biridir. Okuldaki favori erkeklerdendir. Bazı kızlar onun sevdiği falan var mı diye sorarlar bana, ben de evet var diye kandırırım hepsini. Çünki Mert öyle söylememi ister. Yoksa peşini bırakmıyorlar. Gerçekten abartmıyorum, Mert yakışıklıdır. Onunla neredeyse 1 aydır buluşmuyorduk. Sadece yazışıyor ve telefonda konuşuyorduk çünki buluşmaya vakit edememiştik. Ve herzamanki gibi bana bir buket papatya ve tatlı gülüşünü hediye olarak getirmişti. Papatya demişken, benim papatyaya olan düşkünlüğümü bilmiyorsunuz her halde. Papatya en sevdiğim çiçektir. Papatyalara bayılırım. Odamda, evimizde, kafemizde ve gitdiğim, olduğum yerde papatya vardır. Mahallemizde kim nerede papatya görse benim orada olduğumu biliyordur. Elbiselerimi ve çantalarımı bile papatyalı alırım. Ama hiç koparmadım. Hani dedim ya Mert bana çiçeğe davrandığı gibi davranır. Hah, onu incitmeden sevdiği için söyledim. İncitmeden, yapraklarını yalancı sevgiler için yolmadan seviyorum ben. Bana "Papatya Kız" bile derler mahallemizde. Hayatımın bir parçası haline getirdim bu çiçeği. Papatyaya olan sevgim çocukluğumdan beri var. Babam anneme hep papatya alırdı. Aşkın simgesi olarak belirlemiştim bu çiçeği. Beni bilen herkes de güzel günlerde, doğum günümde ve ya beni en çok seven Mert gibi her buluştuğumuzda papatya alır...

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin