7. Bölüm

26 5 0
                                    

Biraz sonra sonunda Demir Arslan'ı görecektik. Alkışlar altında sahneye çıktı. Artık televizyonda görmeyecektik. Canlı şekilde karşımda idi. Böyle bir şahsiyyeti karşımda görmek beni heyecanlandırdı. Acaba onunla tanışa bilecek miydim? Herkes tanışamaz onunla. Belki benim şansım ola bilirdi, kim bilir?!
Televizyondakinden daha genç görünüyordu. Resmi giymişti ve saçları çok uzun değildi. Ama güzel taramıştı ve saçlarında beyazlıklar vardı. Yüzünde çok az kırışıklık vardı. 40-lı yaşlarındaydı. Çabuk evlenmiş olmalıydı.
Mikrofonu eline aldı ve hafif gülümsedi.
- Hepiniz hoş geldiniz!- dedi.- Ben Demir Arslan, bu yılın açılışını yaptığım için çok mutluyum. Her yıl yeni bir başlangıçtır. Keşke bu yıla daha güzel başlasaydık. Hepinizin bildiği gibi karım Şeyma Arslan 1 ay önce vefat etdi. Bu kayıp bizim için çok ani ve acı oldu. Bunun üzerinden çok zor geldik ama onun yokluğunu halen hiss ediyoruz. Onu herzaman özleyeceğiz. Bu yılın da hepiniz için güzel geçmesini diliyorum. Her yıl yanımda olsa da bu sefer oğlum Emir burada değil. O, annesini çok severdi ve bunu atlatmak onun için herkesden daha zor olucak. Arkadaşları olarak onun yanında olacağınıza inanıyorum.
Önümüzdeki kızlardan biri gülerek dedi:
- Tabi, ben severek yanında olurum.- Ağzında sesli çiğnediği bir sakız vardı ve çok kısa bir şort giymişti. Konuşmasına dikkat etmeden önce yüzünden bile aptal bir kız olduğu anlaşılıyordu. Yüzünün nasıl olduğunu bilemem çünki bir ton makyaj çekmişti. İlk yılı olmadığı kesindi. Benden bir yaş büyük ola bilirdi. Ne imâ etdiğini de anlamak zor değildi.
Diğeri de kızın ne demek istediğini anlayarak güldü ve dedi:
- Sana koşa-koşa gelicek şimdi.
- Tabiki de gelicek.
- O her kese gelir.
Diğeri koluna vurdu ve "Kes sesini!" diye çemkirdi.
Sonra kendi aralarında konuşdular ve gözümü onlardan çekerek Mert'e baktım.
- Biliyor muydun karısının öldüğünü?
- Hayır. O kadar derlsere odaklanmışız ki, böyle bir haberi kaçırmışız. Severdim Şeyma hanımı.- Sanki keyfi bozuldu.- Arslan ailesindeki en iyi üye o idi.
Elimi omzuna koydum ve sıvazladım. O kadını sevdiği belli idi. Şeyma hanımı ben de tanımak isterdim diye düşündüm.

Demir bey sahneden indi ve Şeyma hanımın anısına bir dakika sessizlik oldu.

Oradan çıktık ve dışarı çıktık. Mert'e gülerek dedim:
- Şu meşhur Emir'i göremeyeceğim galiba.
Mert göz devirdi.
- Görmesen daha iyi. Zaten annesi vefat etmişse bir süre görmeye biliriz.
Yanımızdan iki kız geçti ve yüksek sesle heyecanla konuşuyorlardı.
- Emir'in instagramda paylaştığını gördün mü? Galiba parti falan yapıcak.
Diğeri dedi:
- Ay, evet, gördüm.
Konuşa-konuşa uzaklaştılar. Mert'le bir-birimize şaşkınlıkla bakdık ve Mert kızgın bir şekilde dedi:
- Ya da öyle kalpsiz ki, annesinin yeni ölmüş olmasına bakmayarak gerizekalıca parti yapar.
Hiçbir şey diyemedim ve öylece baka kaldım. Bir insan nasıl bu kadar kalpsiz ola bilir?! Tamam, kızları sevmiyorsun sadece vakit geçiriyorsun ama anne sevgisi ayrı bir şey. Bir anneye nasıl böyle saygısızlık yapılır ki?!
Düşüncelerimden Mert'in sesi ayırdı beni.
- Hadi, odana git artık. Oda arkadaşlarınla falan tanış. Kafede görüşürüz.
- Tamam, görüşürüz.- dedim ve üniversitenin yanında olan yurda doğru gitdim. Aslında Mert de benimle gelmek istiyordu ama oraya erkekleri katiyyen bırakmıyorlar. Biraz yürüdüm ve 5 dakikaya ora vardım. Yurd büyük ve güzel bir yerdi. Dışarıdan bir yurda değil de otele benziyordu. İçeri girdim ve giriş kartımı gösterdim. Yurtda kalacak herkesin bir giriş kartı olmalıydı. Ben gelmeden önce numaralanmış valizlerimi bile getirmiştiler. Arslan üniversiteti gerçekten de öğrencilerini eşsiz şeyler sunuyordu. Daha çoğu kısmını görmedim ama şimdiden çok razıydım. Bana odamı gösterdiler. Odam büyük bir kolidordaydı. Kolidorda daha iki oda vardı. Ben kendiminkini kilitle açtım ve içeri geçtim. İçerisi parlak ve büyüktü. Bir tane tek kişilik yatak vardı ve diğer tarafta iki katlı yatak vardı. İki katlı yatak galiba doluydu çünki ikisinin de üzerinde eşyalar vardı. Valizlerim tek kişilik yatağın yanındaydı ve orasının benim yerim olduğunu anladım. Sonra odaya yine göz gezdirdim. Bir tane büyük bir gardrop vardı. Galiba üçe bölücektik. Onun yanında da bir masa vardı o kadar. Üstünde de oda arkadaşlarımın bazı eşyaları. O kadar yorgundum ki, çeketimi gardropa astım ve hemen yatağa atdım kendimi. Emir'i de ölen annesini de, üniversiteyi unutmuştum artık. Hele tanımadığım şu ünlü Emir Arslan'ı görmeye de bu kalpsiz davranışlarını duymayı da istemiyordum ve ilgilenmiyordum. Onun için hemen unutdum onunla ilgili olan şeyleri. Benim aklım yine Koray'a gitdi. Bana söylediği son sözler yüzünden çok kırgındım ona. Ama yine de onu düşünmeden edemiyordum. Gözlerimi kapatdım ve tam uykuya dalacakken telefonum çaldı. Mızmızlanarak elime aldım ve annemin aradığını gördüm. Geç bile kalmıştı. Açtım.
- Alo, kızım?
- Evet anneciğim.
- Rahat bir şekilde vardınız mı oraya?
- Evet anne, geldik. Mert kendi yurduna gitdi ben de kendiminkine geldim.
- Orası nasıl? Oda arkadaşların nasıl tipler? Kimler peki? Oranın yemekleri nasıl? Odan nasıl?
Güldüm ve dedim:
- Anne, sakinleş ya! Daha yeni geldim odama ve çok yorgunum. Oda arkadaşlarım da daha gelmediler. Daha yemek de yemedim.
- Kızım, aç kalma oralarda!
- Merak etme sen beni. İyiyim ben anneciğim. Daha geleli birkaç saat oldu.
- Hepimiz seni merak ediyoruz işte.
- Anlıyorum.- Gülümsedim.- Ama çok yorgjnum anneciğim, sonra konuşuruz. Olur mu?
- Tamam kızım, dinlen sen.
- Hadi öptüm.- Dedim ve telefonu kapatdım.
Bu sefer yine gözlerimi kapatdım ve uykuya daldım.

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin