28. Bölüm

9 2 0
                                    

Herkesin hayatında üzüldüğü zamanlar olur. Pişman olduğu şeyler yapar. Ama her yaptığımız bizi başka bir sonuca götürür. Bir hareketimiz diğerine yol açandır. Geleceğimizi kendimiz yaptıklarımızla belirleriz. Yaptıklarımız bizi üze de bilir, yaptıklarımızdan pişman ola biliriz ama sonuçlar herzaman kötü olmaz. Mesela o partiye giderek Emir'le tanıştım. Ve o hareketim hayatımın gidişhattını değiştirdi. Bana şimdi sorsalar ki, Emir'le tanışacak olsan o partiye yine gider miydin? Buna şimdilik verecek bir cevabım yok. Çünki kendim de ne hiss etdiğimi, ne düşündüğümü ve ne yapacağımı bilmiyordum. Ama Arslan kardeşlerle aramı düzeltip öyle yollarımızı ayıracaktık. Belki de bu kadar kolay ayrılmayacaktı. Bunu zaman göstericekti.

Emir gitdiğinden beri 1 saat geçti ama o halen ortalarda yoktu. Ben derslerime odaklanmak istedikce aklıma o geliyordu. Sonunda dersleri bıraktım ve kendimi yatağa atdım. Sıkıntılı bir nefes bıraktım ve Merve yatdığı yerden bana dönerek dedi:
- Kızım, seni dersler bu hale getirdi kesin. Günde kaç saat çalışıcan ya? Biraz dinlen bence.
- Aklım çok karışık. Dinlenemiyorum.
- Emir belki de gelmeyecek. Artık kendini kötü hiss etmeyi durdurman lazım, kanka.

Merve'ye de olayları anlatmıştım ve Emir'in tepkisine baya bir şaşırmıştı. Kendisi göstermese de sabahtan beri o da onun gelmesini bekliyor. “Gelse de kurtulsam” diyordur kesin.

Üstünden 5 dakika geçti ve kapımız aniden açıldı. Hepimiz odada olduğumuz için kapıyı vurmadan içeri geçicek biri çok kaba olmalıydı. Ne de olsa kızların odasına giriyorsun yani. Ve o kaba adam görüş alanıma girdiğinde şok olmuş bir şekilde gözlerimi iri-iri açarak ona baktım.
- E-emir, ne yapıyorsun burada?

Aptal! Sen değil miydin sabahtan beri onu bekleyen? Ama odamıza girmesini beklemiyordum yani.

Emir'in yüzünde üzgün bir ifade vardı. Onu öyle görmek nedense üzdü beni. Belli ki, Savaş'la aramda olanları öğrenmişti. Bana bir bakış atdıktan sonra kızlara döndü ve dedi:
- Kızlar, bizi biraz yalnız bıraka bilir misiniz?
Simay ve Merve şok içinde bana baktılar. Gözümü onaylar gibi kırptım ve oldukları yerden kalktılar.
-T-tabi...- Simay dedi ve ikisi de odadan çıktılar.

Ben olduğum yerden kıpırdamadan gözlerimi kaçırarak birşey demedim. Odada sessizlik vardı. Yavaşca gelip yanıma oturdu. Birkaç saniye yine sustuk. Nasıl başlayacağımızı bilmiyorduk ikimiz de. Sonunda sessizliği bozan o oldu.
- Neden bana söylemedin?
Yüzüne bakmadan dedim:
- B-bilmiyorum. Sadece... Söylemek istemedim.
Ellerimin titrediğini hiss ediyordum, kalbim deli gibi çarpıyordu. Odada yalnız, bir-birimize bu kadar yakınken böyle hiss etmem normaldi zaten. Değil mi?

- Kayla... B-ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Seni üzdüğüm için özür dilerim. Kendi adıma da Savaş'ın adına da.
Ona baktım ve zorla tebessüm etdim.
- Emir, olayı konuştuk biz. Hatta... Belki arkadaş bile olacağız. Lütfen kendini suçlama. Üzülmene dayanamıyorum.
Son söylediklerime ben de şaşırmıştım. Ne dedim ben az önce? Şu an resmen yanaklarım yanıyor. Nasıl toparlayacağımı düşünürken daha berbat etdim.
- Y-yani, üzülmene kimse dayanmaz. İnsan olarak dayanamam.
Emir küçük bir kahkaha atdı ve yüzüme ilk günkü gibi bir gülümseme takındı. İmalı, çapkın, durumdan hoşlanmış bir gülümseme. Evet, bu gülümsemeyi seviyorum. Yani, üzgün olmamasından iyidir.
- Üzülmeme dayanamıyor musun gerçekten?
- Emir!- Dedim gözümü devirerek.
Bu halimden hoşlanıyormuş gibi yine güldü.
- Sana bir soru soracağım. Sonra da birşey isteyeceğim. Ama yapmazsan kızmam ya da kırılmam. Seni zorlayamam.
Merakla sordum.
- Sor ve iste bakalım.
- Benden rahatsız oluyor musun?
Bu soru karşısında bir anlık şaşırsam da sonra kendime geldim. Ne cevap verecektim şimdi? Kendim bile bilmezken ne cevap verecektim? Şu an ağzımdan çıkacaklardan sorumlu ben değilim.
- Emir, neden ben?

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin