1 hafta sonra...
Bugün sınav günüydü ve garip bir şekilde heyecanlı değildim. Ne biliyorsam onu yapacaktım sonuçta. Ve gece boyunca ders çalışmadım. Mışıl mışıl da uyuyamadım çünki Esma heyecandan ölecek gibiydi ve bana mesaj atıp atıp duruyordu. Mert ile de konuştum ve beraber gideceğimizi söyledi. Ne yazık ki, Esma biraz geç gelicekti. Ama bi bakımdan kafamızı şişirmezdi. Heyecandan adını unutuyor neredeyse. Gece kaç saat sakinleştirmeye çalıştım. Biraz sakinleştiğinde de hemen uyumaya gitmişti yeniden heyecanlanmadan önce.
Sabah erkenden kalktım ve hazırlandım. Saçımı açtım ve hafif makyajımı yaptım yine. Yoldan geçerken benden hoşlandığına emin olduğum Kerem bana gülümseyerek dedi:
- İyi şanslar dilerim, Barbara hanım.
Bazıları bana Barbara Palvin'e benzediğim için böyle hitap eder. Yani ne kadar güzel olduğumu vurgulamak için ama ben pek sevmem. Bana kendi ismimle hitap etmelerini söylemiştim kaç kere. Yüzüme hafif bir gülümseme yerleştirdim ve “Sağ ol” dedim. Bana gözlerini dikmesini aldırmadan oradan uzaklaştım. Yolun sonunda Mert beni bekliyordu ve dedi:
- Kerem ne dedi?- Yüzünde pek bir ifade yoktu.
- Hiiç, şans diledi. Ne olduki?
- Hiç, öylesine sordum.
Cevap vermedim. Ordan bir taksi çevirdik ve beraber gitdik.Yarım saatlik yoldan sonra sınav olacağı yere vardık ve ben daha çok heyecanlanmaya başladım. Heyecandan elimi kolyeme götürdüm. Heyecanlandığım zaman hep böyle yaparım. Annemin bana annesinden kalma kolyesini hep boynumda taşırım ve heyecanlandığımda hep onu oynatırım. Mert bana gülümseyerek baktı. Ben anlamadım ve “Ne?” der gibi salladım kafamı.
- Elin yine kolyende, yoksa heyecanlı mısın?
- Senin gibi olamıyorum Mert bey.
- Derin derin nefes al ve rahatla.
İki kez derinden nefes alıp verdim ve azıcıkta olsa işe yaradı. Esma hızlıca yanımıza geldi ve dedi:
- Çok geç kalmadım, değil mi?
- Biraz da geç kalsaydın sınava giremiyecektin.- Dedim.
- Merak etme, 10 dakika var daha.-Mert onu sakinleştirmeye çalıştı herzamanki gibi.Sınava girdiğimizde üçümüz de birbirimizden uzak kaldık ve yazmağa başladık. Ben ilk 10 dakikada çok heyecanlıydım ama sonra heyecanım geçti. Sınav bana çokta kolay gelmedi ama zor da değildi. Çoğunu yaza biliyordum ve bu beni mutlu etdi. Kendi kendime geçeceğimden emin olmuştum ama büyük konuşmak da istemiyordum.
Sınavı herkesten önce bitirdim. Başımı kaldırdığımda herkesin henüz yazdığını fark etdim. Sınav kağıdını verip çıktığımda Esma bana yalvarır gibi bakıyordu resmen ama elimden birşey gelmezdi.
Biraz sonra Mert çıktı ve gülümseyerek yanıma geldi.
- Nasıl geçti?
- Beklediğimden iyi, seninki?
-Eh işte, yazdım birşeyler.
- Sence geçermiyiz?
- Bilmem. Ama sen kalbini buz gibi tut.
-Senin gibi, ha?- Gülümsedim.
- Eh, yani.- Karşılık verdi.Esma da geldiğinde heyecanı gitmiş gibiydi. Hemen sordum:
- Sınav nasıldı?
- Aralarında bilmediklerim var idi ama yazdım çoğunu.
- Hepimizinki iyi olur inşallah.- Mert dedi.
Biz de “İnşallah” dedik ve evlerimize döndük.O 1 ayın nasıl geçtiğini anlatamam size. Hep bir bekleyiş, hep bir heyecan. Esma'yı da ne siz sorun ne ben söyliyeyim. Ömrümü yedi, ömrümü. Ama ona kurban olsun ömrüm. En iyi arkadaş olmak bunu gerektirir.
Sınav cevapları çıkana kadarki dönem:
İlk bir hafta Koray'ı görmedim. Eve geç saatlerde geliyordu. Kafede Esma'yla olan imalı konuşmayı halen unutmamıştım ama Esma'ya da direk soramıyordum. Ağzından da söz alamıyordum zaten. Zamanını bekliyordum zaten. Bazen de deli olduğumu düşünüyordum. İçimi dökmek istedim ve günlüyümü yazdım yine:
“Sınavları verdiğimden beri içimde garip bir huzursuzluk var. Sanki doğru diye yazdıklarım yanlış çıkacakmış gibi. Ama bu sadece sınav korkusu da ola bilir. Esma ile de bazen buluşuyoruz şimdilik. Ama cevaplar çıkana yakın baya bir uğraşmak zorunda kalıcağım onun heyecanı ile.
Sana Koray hakkında bazı şeyler demek istiyorum. Bir haftadır görmedim ve şimdiden özledim. Üniversiteye gitdiğimde neler olucak acaba? Belki şehire gitmem. Yani onu terk edemem diye düşünüyorum. Zaten annemlere de şehirden çıkmayacağımı söyledim. Ama Koray beni sevmiyor. Yalan yok bunu iliklerime kadar hiss ediyorum. Benimle konuşma şekli, bana bakışları ve davranışları tamamen arkadaşca. Hatta o kadar da alakamız olmamasına bakmayarak bana konuştuğumuzda çok iyi bakıyor. Geçen sefer Mert'in aldığı buketi bana getirdiğinde yıllar sonra ilk defa bana yeniden papatya vericeğini düşümüştüm ama öyle değildi. Kalbimin nasıl acıdığını sözlerle ifade bile edemezdim o an. O günü hatırlamak bile istemiyorum gerçekten. Şimdi de gizli birşeyler var ortada ve bilmek için deli oluyorum. Ama bir yandan da öğrenmek istemiyorum. Biliyorum sana garip geliyor ama ben buna “aşk” diyorum. Aşk, kalbinin bazı şeyleri korktuğu işin öğrenmek istememesi değil midir? Aşk'ı nasıl anlata bilirimki? O kadar açıklaması varki...
Ama Koray'a olan hislerimi asla sözlerle anlatamam. Ona öyle derin hisler besliyorum ki...Hiçbir zaman bilmeyeceği hisler. Gerçekten aşk hep böyle acımasızmı diye düşünüyorum. Senin sevdiğin seni sevmez ama sen yine de onu unutamazsın. Bu kadar duygusallaşma yeter bence. Ağlamak istemiyorum yine...”
Sabah Esma'lara gitdim. Kapıyı Koray'la aynı anda açtık. Korkup geri çekildik aynı anda. Bir-birimize çarpmamıza ramak kala durduk. Gülümsedi ve “Korkutdun.” dedi. Kalbim hızlı bir şekilde atıyordu. Gözlerimi gözlerinden kaçırarak güldüm ve “Asıl sen beni korkutdun.” dedim.
- Sınav nasıl geçti?
- İyi.
- Sana şanslar dileyemedim ama umarım harikaydın ve şansa ihtiyacın yoktu.
- Sağ ol.- gülümsedim. - Esma evdemi?
- Evet, evde. Ben de 5 dakikaya geliyorum.
- Tamam.- dedim ve içeri geçtim. 5 dakikaya gelicekti ve konuşma fırsatımız olucaktı. Güne güzel başlamıştım. Onun güzel yüzünü görerek başlamıştım...Esma bize çay yaptı ve konuşmaya başladık. Üstünden 20 dakika geçmişti ve Koray gelmemişti. Dayanamayıp dedim:
- Koray nerede kaldı ya? 5 dakikaya gelicem dedi ama halen ortalıkta yok.- Esma bana bi garip baktı çünki Koray'ı pek sormam.- Öyle diyince dedikodu ediceğiz sandım.- dedim sahte bir şekilde gülerek.
O da güldü ve çayını elini alıp gülerek “Sevgilisine doyamamıştır.” dedi. Ben o sırada çayımı içiyordum ve ani şokla boğazımda kaldı ve elimle ağzımı tutarak ölsürmeye başladım. Esma elini belime vurarak “Kız, helal helal.” diyordu ama ben halen şoktaydım. Kendime geldiğimde dedim:
- Sevgilisi mi?!
Esma dedi:
- Biliyorum, Koray'ın sevgilisi olmaz ama bu sefer sonunda birine gönlü kaydı. 2-3 aydır konuşuyorlarmış bana da diyeli az oldu zaten. Sadece ben biliyordum. Bak, ağzından kaçırma sakın. Beni gebertir sonra. Kız da çok güzel ha. Resimlerini gösterdi. Çok yakışıyorlar. Bizim alt mahalledeki Gökçe'yi diyorum. Aynı üniversitedeler. Senin istediğin üniversitede yani. Sen belki tanımıyorsun ama alt mahalle güzeli o da...
Bundan sonrasını hatırlamıyorum. Esma konuşuyordu ve ben gözümü boşluğa dikmiş baka kalmıştım. Çok garip hisler geçiriyordum. Kalbim sıkışıyor gibiydi. Üzülüyordum. Hem de çok. Ordan koşarak uzaklaşmak istedim. Ama bedenimi hiss edemiyordum. Donmuştum, uyuşmuştum sanki. Aniden kapı yüksek sesle açıldı ve dünyaya geri döndüm. Esma'nın son söylediklerini duydum sadece.
- Ondan sonra kız abime itiraf etmiş ama abim inanmamış başta. Sonra şans verme- derken kapı açıldı. Ben geri çevrilip bakmadım bile. Sadece oradan gitmek istiyordum. Kendimi hiç bu kadar kötü hiss etmemiştim. Ağlamamak için tırnaklarımı etime batırıyordum. Tırnaklarım çok uzundu ve var gücümle basıyordum. Ama o an o acı kalbimdeki acının yanında bir hiçti...Kulağıma o tanıdık ses geldi. Koray'ın sesi.
- Biraz geciktim kızlar.
Kafamı kaldırıp ona baktım ve yüzündeki mutluluğu gördüm. Bensiz gayet de mutluydu ve bu apaçık ortadaydı. Beni ne kadar acıtsa da gerçek bu idi. Gözlerimin dolduğunu fark etdim ve aniden ayağa kalkarak dedim:
- B-ben de gidicektim zaten.
- Daha yeni geldin kız, nereye?
- İşlerim var Esma.- diye biraz sert cevap verdim çünki öyle yapmasaydım daha çok ısrar edicekti ve ben biraz da orada kalsaydım dayanamayıp ağlardım. Onun yanında ağlamaksa isteyeceğim en son şey bile değil yani.Hızlıca çıkarken Koray'ın “İki çift laf ederik, üniversiteye gitdikten sonra görüşemeceğizki.” dediğini duydum ama aldırmadan hızla evden çıktım. Aptal, daha onunla aynı üniversiteyi istediğimi bile bilmiyordu...
Evden çıkarken daha fazla tutamadığım gözyaşlarım dökülmeye başlamıştı. Odama vardığımda kapıyı kilitledim ve kendimi yatağa atdım. Yüzümü yastığa gömerek çığlık atdım sinirle ve ağladım. Hıçkıra-hıçkıra bir defa yine onun için ağladım...Kalbime sinirli idim, onu sevmeyeni sevdiği için. Gözlerime sinirli idim, onu umursamayan biri uğruna gözyaşı döktüğü için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAPATYA
Teen FictionBaşlangıç tarihi: [30.10.2019] Bitiş tarihi: [16.03.2020] ★ Eğer aşk karşılıklı olsaydı, tek taraflı aşkın en iyi aşk olduğunu inkar ederdi... Tek taraflı aşk yaşayan dünyada binlerce insan var belki. Onlardan biri de Kayla Aksel. Yıllarca sevdiği...