40. Bölüm

13 3 0
                                    

O günü Esma'yla kendimize harcadık. Bakım yaptık, salona gitdik, alış-veriş yaptık ve evde kahvelerimiz eşliğinde film izledik...

Sonraki sabah uyandığımda ilk aklıma Emir geldi. 24 saatdir görüşmüyoruz ve ben onu özlüyordum. Önyargılı, adımlarını düşünceli atan benden eser yoktu. Bir gecede değiştirdi beni. Şimdi o Kayla gitmiş yerine mutlu, hafiflemiş bir Kayla gelmişti.

Banyoda işlerimi hall etdikten sonra mutfağa geçtim ve yemek hazırlamaya başladım. O sırada Esma da uyanmış ve banyoya gitmiş ve mutfağa yanıma gelmişti. Sofrayı hazırladığımda saçlarımın topuzunu açtım ve yeniden toparladım. 10 dakikada bir dağılıyordu. Aniden kapı çalındı ve anlamayarak Esma'ya baktım.
- Birini mi bekliyordun?
- Yok ya, kimi bekliyeceğim sabahın köründe. Belki görevliler falandır, bir bak kapıya.
Başımla onayladım ve kapıyı açtım.

Ve yerinde pandalı pijamalarıyla kala kalan bir Kayla'yı görmeleri için kapıyı açtım...

Karşımda tüm yakışıklılıklarıyla Emir ve Savaş Arslan kardeşler duruyordu. Gözüm Emir'e kenetlenerek öylece kaldım. Dağınık saçlarıyla, pürüssüz suratıyla öyle mükemmeldi ki, insan oturup saatlerce bakmak istiyordu.

İkisi de beni süzdüğünde utançtan gözlerimi kaçırdım. O sırada Esma da "kimmiş?" diyerek oraya geldi. Çilekli pijamalarıyla karşılarına dikilerek kendisini de utandırdı. Ona da bakındılar ama Emir hemen gözlerini bana çevirdi. Dikkatlerini suratıma toplamak için dedim:
- G-günaydın. Ne yapıyorsunuz burada?
Emir bana gülümseyerek daha doğrusu sırıtarak baktı ve dedi:
- Günaydın, pandalı pijamalarını görmeye geldim.

O ana kadar kendisini zor tutan Savaş kahkahalar atarak gülmeye başladı. Emir de ona katılarak güldüklerinde ani bir hareketle kapıyı hızla kapatdım. Arkasına yaslanarak 'imdat!' diye bağıran bakışlarla Esma'ya baktım.
- Bunlar neden geldi ya?!- Dedim heyecanla. Dışarıdan ani bir şaşırma sessizliği olsa da sonra daha fazla gülmeye başladılar. Bu halimize gülüyorlardı resmen. Sakinleşmelerini bekleyerek kendimize zaman kazandırdık.
- Ya rezil olduk, kızım! Hemen evi toplarla, hızlı ol. Pijamalarla gördüler, bari evin dağınıklılığını görmesinler.

Hızla salonu toplamaya başladık. Kiyafetlerimiz, kitaplarımız heryerdeydi resmen. Işık hızıyla ortalığı toparladık. Nefes nefes kaldığımda ellerimi dizlerime koyarak nefes alışımı düzene sokmaya çalıştım. Bir dakikanın içerisinde kendimize geldik ve Emir'in sesi duyuldu.
- Tamam, gülmeyeceğiz, kapıyı açın da girelim.
Esma'ya baktım ve başıyla onaylayıp oturduğunda kapıya doğru yürüdüm.

Kapıyı açtım ve sırıtan yüzler gördüğümde gözümü devirerek dedim:
- Sanki hiç pijamalı kız görmediniz ha! Geçin ama gülmeyin sakın!
Önce Savaş içeri girdi ve arkasından Emir girdi. Yüzümden öptü ve dedi:
- Sen her halinle güzelsin. Hatta bu halinle daha şirinsin.
Ona öylece baka kaldım. Bana böyle davranılmasına hiç alışmadığım bir şey olduğu için nasıl davranacağımı bilemedim ve sadece gülümsedim. Bu halime daha geniş sırıttı. Gülünce gözleri kısılıyordu ve kısılan yerlerden öpmemek için kendimi zor tutuyordum. İki gün öncesine kadar tüm bu düşüncelerden kaçıyordum. Asla bunları düşündüğümü rahat bir şekilde kabul edeceğimi düşünmemiştim. Şimdiki halime bakın...

Sonra masaya doğru gitdik. Esma'yla Savaş yan-yana oturmuş sohbet ediyorlardı. Esma'ya göz kırptım ve Emir'e oturmasını işaret ederek mutfağa girdim. Onlara da tabak getirdikten sonra kahvaltımızı yapmaya başladık. Esma portakal suyundan içti ve gözleri Emir'le Savaş'ın üzerinde gezinirken dedi:
- Bu ziyareti neye borçluyuz?
- Mutlaka bir sebep mi olmalı?- Savaş cevapladı.
- Hayır tabiki de.- Esma sanki onun cevabına biraz bozuldu ama çaktırmadı. Ama onu gözlerinden anlayan ben, bunu da anladı tabi ki.
Emir'e baktım ve dedim:
- Dün ne yaptınız?
- Erkekler günü diyelim.
- A, biz de kızlar günü yaptık.- Dedi Esma hevesle.
-Bi' arara beraber bir şeyler yapmalıyız.- Emir Esma'ya dedi ve bana gülümseyerek baktı.
- Bence de.- Dedim gülümseyerek.

PAPATYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin