Yepyeni bir hikayeyle daha karşınızdayım millet! Umarı beni özlemişsinizdir ve umarım bu hikayemi de Yetimhane serisi kadar çok seversiniz. Şu an yeni bir kitaba başladığım için çok heyecanlıyım. Peki ya siz? Siz de benim gibi heyecanlı mısınız? Sanırım bunu anlamanın tek bir yolu var o da hikayeye başlamak. Hazır mısınız, kalkıyoruz? Multide; kitabımızın kapağı var. Bu sefer tamamen kendim yaptım. Nasıl sizce?
İyi okumalar canlarım..."Berk!"
Soluk soluğa yerimde doğrularak uyandığımda her şeyin bir rüya olduğunu fark edince derin bir nefes alarak elimi deli gibi atan kalbimin üstüne koydum ve "Sakin ol Güneş, sakin ol sadece saçma bir rüya." diye kendi kendime mırıldandım. Başımı kaldırdığımda gözüm kitaplığımın kenarındaki Berk'le küçüklüğümüzden kalma çerçeveye takılırken sinirle yatağımdan kalktım ve oraya gidip çerçeveyi alarak çalışma masamın çekmecesine sinirle kapattım. Arkamı dönüp masaya dayanarak dağılmış kızıl saçlarımı elimle geri doğru toplatarak bıraktım ve "Yıllar önce beni bırakıp gitmen yetmiyormuş gibi bir de rüyalarımda beni terk ediyorsun." diye konuştum.
Kaç yıl olmuştu Berk'i görmeyeli, ondan haber olmayalı? Tam yedi yıl. Yedi yıl önce bir sabah uyanmış ve hevesle yataktan çıkıp yan evde oturan Berk'in yanına gitmek için evden çıkmıştım. Aynı her sabah yaptığım gibi ama dışarı çıktığım sırada bavulları arabaya yerleştiren Salih amcayla karşılaşmıştım. İlk önce tatile falan gittiklerini sansam da Berk bana ağlayarak sarılıp 'Gitmek istemiyorum.' dediğinde anlamıştım bunun bir tatil seyahati olmadığını. O gün Atalaylar buradan ayrılmış ve Amerika'ya gitmişti. İşte o gün son görüşümdü benim Berk'i. Ona son sarılışım, o sevgiyi, güveni içimde son hissedişim. Onun sesini son duyuşumdu o gün benim.
Neden bilmiyorum o günden sonra ne kadar istesem de bir türlü iletişime geçememiştim onunla. Berk'in de ailesinin de bütün hesapları kapanmış, numaraları kullanım dışı kalmıştı. Annemlere onlarla konuşmak, Berk'in sesini duymak için ağlayarak yalvardığımı halâ dün gibi hatırlıyorum ama onlar da ne Salih amcaya ne de Belgin ablaya ulaşabilmişlerdi. Ya da en azından o gün bana öyle söylemişlerdi.
Berk benim çocukluk arkadaşımdı. Hayır hayır, o benim çocukluğumdu. Ondan tam bir ay sonra dünyaya geldiğim günün akşamı gözlerimi ilk açışımda bulunduğum odada olan tek kişiydi. Aynı yataktan uyuyormuşuz o gün. Gözlerimi ilk açtığımda o varmış yanımda, ilk onu görmüş elalarım. O günden sonra da hiç ayrılmamışız zaten birbirimizden. Her şeyi birlikte yapmaya, her yere birlikte gitmeye başlamışız. Hatta bizi tanımayan insanlara kendimizi ikiz diye tanıtırmışız küçükken. Alakamız yok oysaki, ben kızıldım o kahverengi saçlı, ben ela gözlüyken onun gözleri kahverengi. Yine de gülüşlerimiz benzerdi onunla birbirine. İkimizin de gülerken gözlerinin kısıldığını söylerdi annem. Gerçi bu yedi yıl önceydi tabii, şimdiyse onun neye benzediğine dair en ufak bir fikrim yok.
Sıkıntıyla iç çekip kendimi yatağa sırt üstü attım ve bugün hafta sonu olmasının verdiği rahatlıkla gözlerimi kapattım. Bununla beraber gözümün önüne rüyamdaki Berk'in yüzü gelirken gördüğüm şey sadece bir bulanıklık olunca içimde yine garip bit öfke hissettim. Gözlerimi açarken alayla "Hah, daha senin neye benzediğini bile bilmiyorum. Rüyama nasıl girebiliyorsun?" diye mırıldanarak beyaz tavanımla bakışmaya başladım. Bir iki saniye sonra kapım açılırken gözlerimi oraya diktim. Sessizce odaya giren annem uyanık olduğumu görünce gülümseyerek yanıma gelip yatağımın kenarına otururken "Günaydın kuzum." deyince onun bu neşesinin aksine durgun bir sesle "Günaydın." diye mırıldandım.
Annem bu halimle kaşları çatıp bir süre yüzümü inceledikten sonra suratını asarak "Berk'i mi gördün yine?" diye sorunca sıkıntıyla nefes vererek başımı salladım ve içimden geçen soruyu bir cevap almak ümidiyle "Onun neye benzediğini bile bilmiyorum anne, rüyalarıma nasıl girebiliyor?" diye ona da sordum. Anne gülümseyerek saçlarımı okşayıp "Kafana çok takıyorsun." dediğinde istemsizce göz devirdim ve "Yedi yıl oldu, onu kafama takmayı beş yıl önce bıraktım ben." dedim. Annem bu cevabımla gülerek yatağımın başına astığım sevgi çemberimi gösterip "Emin misin?" diye sorunca daire içine alınmış kalp sembolüne dikkatle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMBAÇ
Teen FictionHey selam! Ben Güneş, Güneş Esendemir. Ve bu benim hikayem. Hikayem, ben daha ortaokul beşinci sınıftayken çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda aşkımın beni bırakıp ailesiyle beraber bu ülkeden ayrılması ve benim o geri dönene kadar onu nasıl beklediğ...