Bölüm 65

678 68 74
                                    

Sona adam adım adım yaklaşıyoruz millet. Artık neredeyse her şey kafamda oluştu, sadece olayları üstü üste getirmek istemiyorum ama sanırım final biraz aceleye gelmiş gibi olacak. Olmaması için elimden geldiğince uğraşacağım. Umarım tam final gelmişken sizi kitaptan soğutmam. Bu bölüm multide; Cenk var.
Hepinize iyi okumalar...

Evin önüne geldiğimizde Berk'e dönüp "İçeri gelmek ister misin?" diye sordum. Yemek yerken yaptığımız o tuhaf konuşmadan beri her şey tam anlamıyla mükemmeldi ve kendimi hiç çekingen veya rahatsız hissetmemiştim ama şimdi nedense içimde garip bir duygu vardı. Buna tam olarak utangaçlık diyemezdim, kalbim olması gerekenden hızlı atıyordu ama bunun heyecandan olduğunu da tam olarak söyleyemezdim. İçimde bir şeylerin kıpır kıpır ettiğini hissediyordum ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve Berk'in gözlerine baktığımda... Saki içimden bir ses onun da aynı şekilde hissettiğini söylüyordu.

Karşımdaki kahverengi gözlerin sahibi elleri ceplerinde bana bakarken başımı hafifçe iki yana sallayıp "Teşekkürler, eve gidip dinlensem daha iyi." deyince birden gözlerim şu birkaç saatte akımdan tamamen çıkmış olan yarasına gitti ve "Doğru ya, seni çok yorduk." diye pişman bir sesle konuştum. Belki de onu eve çok daha erken getirmeliydim. Her ne kadar girdiğimiz mağazalarda veya gelmeden önce uğradığımız kitapçıda onunla geçirdiğim zamandan fazlasıyla zevk alsam da onu yormamam gerektiği gerçeğini unutmuştum.

Berk ufak bir tebbessümle başını tekrardan iki yana sallayarak "Hayır, aksine uzun zamandandır geçirdiğim en mükemmel gündü. Gece yarasından itibaren." dediğinde son belirttiği ayrıntının beraber uyumamıza da gönderme yaptığını fark edince yanaklarımın kızardığını hissettim. O an yüzüm bir alev topuydu sanki ve bunu saklamanın tek yolu da arkamı dönüp ondan uzaklaşmaktı. Bu yüzden kısa bir an gözlerimi kaçırdım ve "Buna sevindim." dedikten sonra "Sonra görüşürüz o zaman." diye ekleyerek bir karşılık beklemeden arkamı döndüm. Raylı bahçe kapısını geçip bir iki adım atmamın hemen ardından beni "Güneş!" diye seslenerek durdurduğunda adım atmayı kesip heyecanla kasılan kalbimi rahatlatmak için aralık ayının soğuğunda derin bir nefes aldım.

Fazla garip kaçmaması için daha fazla oyalanmadan arkamı dönüp ona sorarcasına baktığımda kahverengi gözlerindeki utanç beni şaşırtmıştı. Bu durum ne söyleyeceğini daha da merak etmeme sebep olurken benden gözlerini çekingen bir tavırla kaçırarak kısık bir sesle "Bu," diye mırıldandı. Devam etmemesi sebebiyle hafiften sorarcasına kaşarım çatılırken boğazını temizleyerek tekrar gözlerime baktı ve bu sefer daha güçlü olsa da halâ utangaç çıkan bir sesle "Bu bir randevu muydu dersin?" diyerek cümlesinin sonunu getirip bana merak dolu gözlerle bakmaya başladı.

Randevu? Bu muydu kapının önüne geldiğimizden beni rahatsız eden kelime? Rahatsız etmekten çok aklımı kurcalayan ve onca duyguya anlam veremememin sebebi olan bu kelimeyi hatırlayamamak mıydı?

Sanki gözlerimin önündeki sis kalkarken ve kalbim tatlı bir ritmle atmaya başlarken benden cevap bekleyen Berk'e bakarak elimle sağ kolumu dirseğinden kavradım ve onun da gözlerinde yer etmiş utangaçlığa benzer bir ifadeyle "Evet." diye mırıldanıp aynı kısık sesle "Belki de." diye ekledim. O an sanki bunu ondan çok kendime söylüyormuş gibi olsam da cevabı duyarak genişçe gülümsedi ve bir elini montonun cebinden çıkararak hafifçe kaldırdı.

"Hava soğuk, içeri gir hadi."

Berk Atalay

Güneş bir süre bana ona her şeyden çok yakışan utangaç bir ifadeyle baktıktan sonra başını hafifçe bir kere sallayıp arkasını döndüğünde gülümseyerek taştan patikada yürüşünü izledim bir süre. Kapıya iyice yaklaştığında derin bir nefes alarak elimi tekrar cebime soktum ve soğuk hava yüzüme çarparken yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Kapının önüne durduğumda zile basmak yerine alışkanlıktan direkt anahtarı çıkarıp içeri girdiğimde annemin işe aldığı yeni çalışanlardan birinin masayı topladığını gördüm. Beni fark etmesiyle duraksayıp "Hoş geldiniz Berk Bey." dediğinde onu başımı sallayarak selamlayıp arkamdan kapıyı kapattım ve işte güvenli alandaydım.

SAKLAMBAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin