Aman aman nasılsınız yavrular? Ben biraz uykusuzluktan ölüyorum ama sorun yok. Umarım siz de iyisinizdir. Hadi şimdi bölüme geçelim de sizi daha fazla bekletmeyelim. Zeynep var.
İyi okumalar canlarım...Fizik hocamız keyifli bir sesle "Ben seni uyarmıştım." diyerek yerine oturup dosyasını açarken ona hiç bakmadan "Henüz başlamadım." dedim. Onun başının bana döndüğünü göz ucuyla görürken tahtaya doğru bir adım atarak içimden 'Hadi Güneş, çalıştır o kızıl beynini.' diye mırıldanıp sorusuyu çözemeye başladım. Yazdığım her formülden ve her bir sayıdan emin bir şekilde soruyu çözerken en sonunda da bulduğum cevabı da en sona kocaman bir şekilde yazıp bir de altını çizdim. Arkama döndüğümde hoca bana şaşkınlıkla bakarken sınıf arkadaşlarım da beni alkışlamaya başlayınca kalemi hocanın masasına bıraktım ve "Bir daha ki ders öğretmenler zilinden bir dakika sonra görüşürüz hocam." diyerek yerime geçtim.
Hoca halâ arkamdan şaşkın şaşkın bakarken ve snıftakiler onun bu asalak haline gülerken ben de keyifle sırama oturdum. Benim yerime oturmamla Zeynep ve Cenk aynı anda arkasını dönerken Cenk şaşkınlıkla "Kızım sen nasıl çözdün o soruyu?" diye sorunca sırıtarak omuz silktim ve "Çalışınca oluyor Cenkcim. Ben zaten her derste sizden bir ünite ilerideyim." dedim. Zeynep ilk önce hayretle kaşlarını kaldırdıktan sonra "Valla bir an ikiniz de sıfırı yiyeceksiniz sandım." dediğinde sırıtarak onları omuzlarından tutup önlerine çevirdim ve "Hadi dönün önünüze, sizin için de birer soru çözemeyeceğim." dedim. Bu onları güldürürken ben de elime kalemimi alıp derse dönmüştüm ki yanımdaki Berk "Böyle bir şey yapmana gerek yoktu." deyince ona kısa bir bakış atarak omuz silktim ve "Üstüne alınma, Cenk ve Zeynep için de yapardım." dedim.
Hoca en sonunda dersi anlatmaya başlarken Berk alaylı bir sesle "Hah! Tam diyorum ki düzelmeye başladık, sonra birden yine buz kesiveriyorsun." diye söylenip önüne döndü. Onun bu dediği kaşlarımı çatmama sebep olurken tahtada bize arkası dönük hocayı kontrol ederek sinirli ama kısık bir sesle "Kendi kendine triplere giren sensin." dedim. O da kaşlarını çatıp "Triplere falan girdiğim yok benim." dediğinde alayla kaşlarımı kaldırdım ve "Dün hiçbir derste susmadın, şimdi ise beni görmezden geliyorsun. Evet kesinlikle triplere falan girmiyorsun." diyerek kahverengilerinden yine o garip ifadenin geçmesine sebep oldum.
Bu sefer laf falan sokmaktansa hiçbir şey demeden önüne dönerken ben de oflayarak önüme döndüm ve kalemimin arkasıyla sıraya ritmik olarak vurmaya başladım. Bu sırada gözüm sıramdaki sevgi çemberine kayarken kalemi sıraya vuran elim durdu. Gözüm çember içindeki kalpteyken hafifçe gülümsedim ve ona uzanıp ucu kapalı kalemimle çizgilerin üstünden geçerken "Seni özledim Mavi Ay." diye mırıldandım. "Bana kimse senin gibi katlanamıyor." Gözlerimin doluğunu hissettiğimde hızla elimi geri çekip elimi yanağıma koydum ve Berk'in bu manzarayı görmesini engellemeye çalıştım.
Mavi Ay Berk'in takma ismiydi. Benim ona Mavi Ay diye hitap etmem gibi o da bana Kızıl Güneş diye hitap ederdi. Bu isimleri çok kullanmasan da bizim için anlamları özledi.
Bir yaz, Berklerle beraber biz çok merak ediyoruz diye Kapadokya'ya gitmiştik ve o gün akşama doğru güneşin batışını izlemek için çok güzel bir tepe bulmuştuk. O tepede öylece batan güneşi izlerken bir ara annem bize batmak üzerine olan kızarık güneşi göstermiş ve 'Bakın çocuklar, bu gün güneş kızıl. Bu her zaman görülmez.' demişti. Berk de ona 'Yani nadir bir şey mi Canan abla?' diye sorduğunda annem ona gülümsemiş ve 'Evet Berkcim, nadir ve çok güzel bir şey.' demişti. Bunun üzerine Berk bana dönüp "Yani bizim Güneş'imiz gibi." demiş ve herkesi güldürerek o günden sora Kızıl Güneş'i benim lakabım yapmıştı. Sevgili saçlarım da sağ olsun bu lakabın hakkını fazlasıyla veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMBAÇ
Ficção AdolescenteHey selam! Ben Güneş, Güneş Esendemir. Ve bu benim hikayem. Hikayem, ben daha ortaokul beşinci sınıftayken çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda aşkımın beni bırakıp ailesiyle beraber bu ülkeden ayrılması ve benim o geri dönene kadar onu nasıl beklediğ...