Bölüm 52

871 68 21
                                    

Haftanın son bölümü sizlerle millet! Bu bölüm multide; Güneş karşısında zor durumda kalmış olan Cenk var.
Hepinize iyi okumalar...

Satıcı kadın fırından yeni çıkmış taze poğaçaları kağıt keseye koyarken ben de çıtır görünümlü bu poğaçaların mis kokusundan büyülenmiş bir edayla onlara iştahla bakıyordum. Kapıdan girmeden hemen önce poğaçaların kendisinden olduğunu söyleyerek istemesem de beni ikna etmiş olan Berk de benim bu halimi fark etmiş olacak ki bana bakarak hafifçe güldü ve parayı tezgaha bırakırken "Bir tane daha ekler misin abla?" diye ricada bulundu. Bunu neden yaptığını anlayarak hemen ona dönüp "Gerek yok, iki tane yeter." dediğimde bana sırıtarak banktı ve "Alsam dördüncüyü de yiyeceğini biliyorum." dedikten sonra Berk'in bu dediğine tatlı bir şekilde gülerek ona poşeti uzatan tonton abladan poşeti alarak bana uzatıp kendisi para üstünü aldı.

Ablaya aynı anda "Kolay gelsin." diyerek pastahaneden çıktığımız sırada poğaçaların okula gidene kadar soğumamaları için onları bağrıma basıp Berk'e bakarak "Sen yemeyecek misin?" diye sorduğumda elleri ceplerine başın bana çevirdi ve "Ben senin aksine çıkmadan kahvaltımı ettim." diye cevap verdi. Bununla beraber umursamazca omuz silkip önüme dönerken "Bu poğaçalar tok karnına bile yenir." diye mırıltılı bir şekilde konuştuğumda bu dediğime gülerek adımlarını hızlandırdı ve "Hadi o zaman, soğumadan sınıfa çıkalım." diyerek okulun bahçe kapısına doğru adımladı. Ben de seri adımlarla onu takip ederken birden kollarımın arasındaki poğaçaları unutup okulda Onur'u göreceğim gerçeğini hatırlayınca adımlarım istemsizce yavaşladı.

Dikkat çekmemesi için anında tekrardan Berk'e uyum sağlasam da tabii ki bu onun gözünden kaçmadı ve beraber okulun bahçe kapısından içeri dönerken "Bir sorun mu var?" diye sordu. Soğuk hava dolayısıyla bomboş olan okul bahçesinde yürürken umursamazca omuz silkerek "Hayır, ayağım takıldı sadece." diye bir yalan uydurduğumda bunu yemeyip "Ayağın falan takılmadı Güneş, öyle olsa fark ederim." diyerek foyamı ortaya çıkardı. Bunun üzerine ona cevap vermek yerine bundan kaçmak için gözlerimi kısarak ona baktım ve "Yol boyunca sürekli beni mi izliyorsun ya sen?" diye sordum. Tabii bunun doğru olma ihtimali sonradan aklıma gelirken bu sefer sorudan kaçma sırası Berk'e geçmiş olacak ki abartılı bir ifadeyle göz devirdi ve "Bazen kendini çok büyütüyorsun kızıl." diyerek okula çıkan son birkaç basamağı da hızla çıktı.

Onun bu hareketi beni bir an utandırırken ben de hızla merdivenleri çıktım ve sınıfa yönelmek yerine onunla beraber kantine yöneldim. İçeri girerken çamın hemen önünde, her zamanki yerinde oturan Onur'la istemsizce göz göze geldiğimizde Onur'un ifadesiz bakışları ben ve Berk arasında gidip gelince bu baskıdan kurtulmak için ondan hızla gözlerimi kaçırdım ve içimin öfkeyle dolmasını engellemeye çalışarak elimdeki poşeti tutması için Berk'e uzattım. Hiçbir şey dememe gerek kalamdan poşeti elimden alırken kantinciden iki sade kahve isteyerek elimi cüzdanımı çıkartmak için cebime attığımda tanıdık bir sesin "Güneş?" diye seslendiğini duyunca başımı hemen sağ tarafıma çevirdim.

Berk'in de başı benimle ayı anda yanımıza gelmiş olan Çağla'ya dönerken ona hafif kalkık kaşlarımla bakıp "Günaydın?" diye sorarcasına konuştuğumda kantinden çalışanlardan bir diğerine elindeki parayı uzattı ve benim siparişimin aksine bir latte söyledikten sonra bana dönüp bir anlam çıkaramadığım ses tonuyla "Günaydın, şey... Onur'la ayrılmışsınız?" diye bu sefer o sorarcasına konuştu. Konuyu anlamamala kaşlarımı indirip başımı hafif sallayarak "Anlaşılan haberler hızlı yayılmış." diyerek tezgaha konan kahvelerimize uzandığımda Çağla yargılamaktan uzak bir ses tonuyla "Gerek yok, o benim kuzenim." dediğinde kahveleri alarak ona döndüm ve "Ve buraya onu savunmaya mı geldin?" diye hafif alaycı bir ses tonuyla sordum.

SAKLAMBAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin