Hikayemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu bölüm multide; Berk var.
İyi okumalar canlarım...Berk'in çalışma odasındaki masada oturmuş başımı kaşıyarak önümdeki çizimlere bakarken biri önüme bir bardak dumanı tüten bir kupa bırakınca başımı kaldırarak gelene baktım. Berk samimi bir gülümsemeyle "Nasıl gidiyor?" diye sorarak elindeki kendi kupasıyla karşıma otururken yorgunlukla nefes vererek elimdeki kağıdı ve üstünde oynamalar yaptığım kalemi masaya bıraktım ve kahveme uzanırken "Tasarımlar neredeyse kusursuz Berk, bunlar üzerine nasıl bir düzeltme yapabilirim bilmiyorum." diye onu yanıtladım. Bunun üzerine hafifçe bana doğru eğilip "Onları düzeltmeni istemiyorum Güneş, kusursuz olduklarını ben de biliyorum. Ben sadece senden onlara biraz duygu katmanı istiyorum." dediğinde ona bakarak derin bir iç geçirdim.
Kahvemden bir yudum almadan önce "Benden çok zor bir şey istiyorsun." dediğimde hafifçe gülerek arkasına yaslandı ve o da kahvesinden bir yudum aldıktan sonra "Üstesinden gelebileceğini biliyorum." dedi. Bardağımı masaya bırakırken "Beni gözünde fazla büyütüyorsun, şu dünyada kendi duygularıyla bile arası bu denli kötü olan tek kişiyimdir herhalde. Emin ol bu işin içine duygularımı karıştırırsın elinde olan şeyi de mahvederim." diye kendimi net bir şekilde ifade ettiğimde bana kaşlarını kaldırarak bakıp "Peki buraya verdiğin tasarımda da mı öyle yaptın?" diye sordu. Sorusu birden duraksama sebep olurken buraya girebilmek için tasarladığım elbiseyi düşündüm. Aslında onu çok da düşünerek yapmamıştım, birden bire ortaya çıkmış bir tasarımdı ve sadece buraya teslim etmeden üstünde birkaç dokunuş yapmıştım. Elbiseyi ilk tasarladığım zaman aklıma olan şeyse... Berk'ti.
Saçma bir yatak nevresiminden ilham almış, onun ve benim saten nevresimlerimizin renk karışımını tutturmaya çalışmıştım. Beni oraya götüren ise sabah uyandığımda onu halâ yatağında uyur bir şekilde bulmuş olmamdı. Sadece o görüntüyü aklımdan çıkaramıyordum bir türlü ve ben de kağıda dökmeyi seçmiştim.
Berk sessizliğim üzerine hafifçe gülümseyip oturduğu yerden kalktı ve masanın üstünden bana uzanıp elini enseme koyarak beni nazikçe kendine çektikten sonra alnıma ufak bir öpücük kondurdu. Bu hamlesiyle kalbimin ritmi bozulurken ve karnımda garip bir karıncalanma olurken geri çekilerek masanın üstüne bıraktığı siyah kupayı tekrar eline aldı ve "Kahveni içtikten sonra çıkarız." diyerek kapının hemen karşısında kalan çalışma masasına yöneldi. Elindeki kahveyi masasına bırakıp kendi önündeki kağıtları dikkatli bir şekilde incelemeye başlarken benim gözlerim halâ onun üstündeydi. Birkaç saniye sonra o da bunu fark etmiş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktığında bir saniyeliğine onunla göz göze kalıp tekrar önümdeki kağıtlara döndüm ve kahvemden bir yudum daha aldıktan sonra derin bir nefes alarak zihnimi boşalttım.
Hadi bakalım kızıl, bunu yapabilirsin.
***
Demir kapıyı itip dışarı çıktığımız sırada yüzüme çarpan rüzgarla uğultulu bir ses çıkarıp önümü el çabukluğuyla örttüğümde hemen arkamdan benimle birlikte yola adımlamış olan Berk, "Üşüdün mü? İstersen Dursun abiyi çağıralım?" diye bir teklifte bulundu. Elimlerimi ceplerime sokup caddeye çıkan yolu takip ettim ve "Gerek yok, soğuk havaları sevdiğimi biliyorsun." diye onu yanıtladım. O da aynı şekilde ellerini ceplerine sokup benimle beraber ilerlerken "Bu hasta olmana izin vereceğim anlamına gelmiyor." dediğinde göz devirerek ona kısa bir bakış attım ve "Bazen bazı şeyleri çok abartıyorsun." diye yakındım. Bu dediğime sadece sırıtmakla yetinirken birden boş sokakta bir ses yankılandı.
"İmdaat!"
Berk'le ikimiz de aynı anda hızla arkamızı döndüğümüzde bizim yaşlarımızda bir çocuğun genç bir kadının çantasını çalmaya çalıştığını görünce gözlerim büyüdü. Biz daha tam olarak ne olduğunu idrak edemeden çocuk çantayı alıp var gücüyle bizden tarafa koşmaya başladığından aramızdaki çok da uzak olmayan mesafeden yararlanan Berk birden çocuğun önüne atlayıp "Bırak lan kadının çantasını." deyince yirmili yaşlarındaki kadın da çocuğun hemen arkasında durmuştu. Maddi halinin iyi olmadığı giyinişinden belli olan çocuk panikle etrafına bakınıp birden elini cebine atarak bir çakı çıkarıp Berk'e doğru açarak "Uzak dur!" dediğinde gözlerimi büyüterek "Berk!" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMBAÇ
Fiksi RemajaHey selam! Ben Güneş, Güneş Esendemir. Ve bu benim hikayem. Hikayem, ben daha ortaokul beşinci sınıftayken çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda aşkımın beni bırakıp ailesiyle beraber bu ülkeden ayrılması ve benim o geri dönene kadar onu nasıl beklediğ...