Bölüm 45

759 76 20
                                    

Ben geldim millet! Hadi oyalanmadan bölüme başlayalım. Multide; Kızıl Güneş var.
İyi okumalar...

Ellerimi sinirle saçlarımdan geçirip odanın içinde birkaç adım attıktan sonra ona dönerek kendimi sakinleştirmeye çalışırken Berk benim aksime gayet sakin bir sesle "Sence bu olanların hepsi benim suçum mu?" diye sorduğunda büyümüş gözlerimle ona dönüp kendimi göstererek "Benim suçum mu?!" diye sordum. Berk'in de hafiften kaşları çatılırken "İki haftadır seni doğru düzgün göremiyorum bile Güneş." diye hafif yüksek bir ses tonuyla konuştuğunda "Çünkü benden kaçıyorsun!" diyerek belki de devamı gelecek cümlelerinin önünü kestim. Belki de benim bu tavrımda olacak o da iyice sinirlendiğinde tam karşıma geçerek sinirle "Senden kaçtığım falan yok! Her şey benim senden kaçmam mı sence?! Her teneffüs onunlasın Güneş! Kahrolasıca her teneffüs Onur'lasın! Okula onla gelip eve onunla dönüyorsun, öğle aralarında onunla yemek yiyorsun! Bu kadar uzaklaşmamızın tek sebebi benim seninle aynı ortamda yalnız kalmaktan kaçmam mı sadece?!" diye aynı benim gibi bağırarak konuştu.

Söylediği gerçekler tek tek tokat gibi yüzüme çarparken dolmuş gözlerime inat sinirle "Bu benim elimde olan bir şey değil!" diye bağırdım. O an kapının önünde Cenk ve Zeynep'in bizi rahatlıkla duyabildiğini biliyordum ama bunu umursamadan "Benim suçum değil anladın mı?! Benden ne bekliyorsun?! Onur'a benden uzak durmasını veya beni biraz olsun rahat bırakmasını söylememi mi?! O benim sevgilim Berk! Sıra arkadaşımı kafaya takmış, gereğinden fazla bir şekilde kıskanç olan sevgilim ve zaten en ufak bir şeyden bile kavga edebiliyorken ona karşı seni savunamıyorum! Bıktım anlıyor musun?! Her bir kavgamızdan bıktım! Sürekli yapmadığım şeyler için ondan özür dilemekten, bana karşı yaptığı her şeyi, kalbimi kırdığı her durumu alttan almaktan bıktım! Başka kavga istemiyorum! Anlıyor musun?! Ben sadece mutlu olmak istiyorum! Bu yüzden onu seçtim! Sadece mutlu olmak istedim, beni seven biri olursa mutlu olacağımı düşündüm!" diye bağırmaya devam ettim.

İstemsizce ağzımdan dökülen, kalbimde ukde etmiş acı gerçeklerle kendimi dizlerimin üstüne bırakıyordum ki Berk birden öne atılarak beni belimden yakaladı. Yere düşmeme izin vermeyip beni göğsüne çekerken hıçkırıklarımı bastırmaya çalışarak yüzümü onun göğsüne gömdüm. İki elimle güç almak istercesine Berk'in üstündeki hırkayı tutarken o da sanki zor konuşuyormuş gibi "Ben vardım." deyince onu daha net duyabilmek için hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. "Ben vardım, ben seni seviyordum Güneş. Halâ seviyorum, belki inanmayacaksın bana ama bu dünya üzerinden herkesten çok seviyorum seni. Onu seçmek zorunda değildin, o itin seni üzeceğini adım gibi biliyordum. Ben, ben sadece anlamıyorum. Bana neden inanmadığını ve onu seçtiğini anlamıyorum." Berk kollarını sanki daha az canım acıyacakmış gibi sıkıca etrafıma sarmışken gözlerimin önüne gelen o akşamın görüntüsüyle tekrar kalbimde bir sızı hissettim.

Bu konuyu her ne kadar ona karşı açmamaya karar vermiş olsam da gözlerimden yaşlar akarken "Sizi gördüm." diye kırık bir sesle konuştuğumda Berk sessiz kalınca "O gece sizi Çağla'yla terasta gördüm." diye yeniledim. Ağlamam biraz olsun yavaşlarken Berk kollarımdan tutarak beni kendinden uzaklaştırıp hafif çatık kaşlarıyla gözlerime baktığında onun açık kahverengi gözlerinin de en az benimkiler kadar kızardığını gördüm. Daha buna bir tepki verecek vaktim olmadan Berk anlamadığını belirtircesine "Neyi gördün?" diye sorduğunda yavaş yavaş beynim bu yaptıklarımın yanlış olduğunu idrak etmeye başlarken bir adım geri çekilerek daha sakin bir ifadeyle burnumu çektim ve ıslak yanaklarımı hırkamın bileklerine silerken "Çağla ve sen terastaydınız, gördüm sizi orada. Sarılıyordu sana, yanağından öptü sonra da... Daha fazla kalamayıp gittim oradan." diyerek ona gördüklerimi anlattım.

Berk bunun üzerinden birkaç saniye bana şaşkın şaşkın baktıktan sonra sanki çok önemli bir şeyi daha yeni fark ediyormuş gibi "Bu yüzden onu seçtin." diye fısıltıyla karışık konuştuğunda hiçbir şey demeden sessiz kalmayı seçtim. Berk halâ bana hayret dolu gözlerle bakarken daha normal bir ses tonuyla "Bu yüzden Onur'u seçtin." diye tekrarladıktan sonra kuvvetli bir kahkaha atarak ellerini saçlarına götürdüğünde istemsizce bir adım geri attım. Deliriyor muydu ne? Gözlerimiz tekrar buluştuğuna beni korkuttuğundan bihaber bu sefer de keyifli bir sesle "Çağla'yı seçtiğimi düşündüğün için, aramızda bir şey geçtiğini sandığın için Onur'u seçtin. Onu seçmeyecektin değil mi? Her şey o terasta olanlar yüzünden?" diye sordu. Dedikleri hafiften kaşlarımı çatmama sebep olurken sözlerinden bir şey çıkarmaya çalışarak "Ne diyorsun Berk sen?" diye sordum. Ne demek öyle düşündüğüm için? Öyle olmamış mıydı zaten, her şeyi gözlerimle görmemiş miydim?

SAKLAMBAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin