Tamaaam, beş dakika da olsa yazmaya vakit bulduğuma göre hemen bölüme geçiyorum millet. Bu bölüm multiyi boş bırakıyorum.
İyi okumalar...
Kapımın çalınmasıyla belki bir ümit Berk gelmiştir diye düşünerek hevesle "Gel!" diye seslendiğimde Safiye abla elindeki tepsiyle odama girince hayal kırıklığımı yüzüme yansıtmamak için büyük bir mücadele verdim. Kahvaltılıkları doldurduğu tepsiyle yanıma yaklaşırken "Daha iyi misin kızım?" diye sorduğunda yatakta oturur hale geçtim ve bir yandan başımı sallarken "İyiyim Safiye abla, toparladım baya." diye onu yanıtladım. O da tepsiyi yanımdaki komodine bırakırken "İyi iyi, güzelce kahvaltını edip çayını da iç. Hiçbir şeyin kalmaz akşama." diyerek sandalyeye otururken sessiz kalarak sadece başımı salladım. Bundan bir iki saniye sonra dayanamayarak "Berk biz uyandıktan sonra yanına geldi mi hiç?" diye sorduğumda başını sallayarak "Zeynep gittikten biraz sonra geldi. Yürüyüşe gidecekmiş biraz, seni arada kontrol etmemi istedi." diye beni yanıtladığında istemsizce kaşlarım çatıldı.
Berk'in kasımın ortasında yürüyüşe çıkmasını garipseyen tek kişi ben miydim?
Çatık olan kaşlarım yüzümdeki varlığını korurken Safiye ablaya "Bu havada?" diyerek sorarcasına baktığımda omuz silkerek oturduğu yerden kalktı ve "Evde sıcak basmış beyefendiyi." deyip ardından başucumdaki tepsiyi göstererek "Onların hepsi bitecek, benim işim var aşağıda." diye ekledi. Onu başımı sallayarak onaylamamın ardından Safiye abla odadan çıkarken yorganı üstümden hızla çekip ayağa kalktım ve soluğu balkonumun önüne alarak Berk'in arkasından kapattığı perdeyi açtım. Perdeyi açtığımda onun perdesinin de açık olduğunu görmek işime gelirken gözlerimi kısarak iyice içeriyi taradım ama onun varlığına dair hiçbir iz bulamadım. Sanırım gerçekten de dışarı çıkmıştı.
Oflayarak perdemi açık bırakıp kendimi tekrar yatağıma attığımda birden gözlerimi diktiğin beyaz tavanda Berk'le sabahki halimiz belirdi. Bu şaşkınca gözlerimi kırpıştırmama sebep olurken kalbimin ritmi değişmeye başlayınca sıkıca gözlerimi yumdum ama bu o görüntülerin yok olmasına sebep olmadı. İçim büzüşür gibi bir garip olurken derin ve sakin bir nefes alarak gözlerimi açtım ve gözlerimi açıp tavandaki yansımayı umursamadan "Benden kaçacak mısın şimdi?" diye sordum. Doğal olarak bir cevap alamadığımda yanaklarımı şişirerek ofladım ve "Ne söyleyecektin ki? Hem sabah sabah birden ne aklına geldi yani? Ben gözümü zor açık tutuyordum." diye söylenmeye devam ettim. Odamdaki sessizlik sürüp giderken kollarımdan destek alarak oturur hale geldikten sonra yatağımdan kalktım ve tavşanlı ev terliklerimi ayağıma geçirip kitaplığıma yöneldim.
Her zamanki noktada, her zamanki yere bakarak dikildiğimde burukça gülümsedim. Uzanıp bembeyaz kitaplığımda en dikkat çekici şey olan siyah çerçeveyi elime aldıktan sonra gerileyerek yatağımın ayakucuna oturdum ve resimdeki Berk'in göz kenarlarındaki çizgileri okşarken "Sanırım benim kafamı karıştırmayan tek erkek sendin Berk." diye konuştum.
"Oysa ben erkeklerin hepsini senin gibi sanırdım. Her zaman onlar benim gözlerime baktığımda akıllarından geçeni anlayabileceğimi, canları bir şeye sıkıldığında ya da akıllarına bir şey takıldığında onu ilk benim fark edeceğimi falan sanırdım ama daha babamı bile anlayamıyorum. Sürekli bir öyle bir böyle, aynı Onur gibi. O da okulda olduğu gibi değil benim yanımda ama bu kafamı karıştırıyor çünkü hangisi gerçek kişiliği bir türlü seçemiyorum. Sonra Cenk'te de bir haller var bu aralar. Bana bakarken gözleri dalıyor, sanki bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibi. Berk desen... Sanırım bu hayatta en çok kafamı karıştıran erkek Berk. İşin kötü yanı o beni Onur gibi ikilemde bırakmıyor, ben kendi içimde ikileme düşüyorum. Bunu başarması için gözlerime iki saniyeden fazla bakması yetiyor hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLAMBAÇ
Teen FictionHey selam! Ben Güneş, Güneş Esendemir. Ve bu benim hikayem. Hikayem, ben daha ortaokul beşinci sınıftayken çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda aşkımın beni bırakıp ailesiyle beraber bu ülkeden ayrılması ve benim o geri dönene kadar onu nasıl beklediğ...