Bölüm 25

1.1K 75 20
                                    

Tamam millet işte geldim. Bu bölümü biraz önceden yazmaya başlamış olsam da son bölümün ardından hepinizin heyecanlı olduğunu biliyorum. Eh yani en azından ben öyle tahmin ediyorum ve eğer öyleyse sizi daha fazla bekletmek istemem. Hadi hep beraber bölüme geçelim. Mutldie; Güneş'in bölümün içindeki küçük bir kesitte yer alan ifadesi var.
İyi okumalar canımcımlar...

Demek böyle olacaktı. Yedi yıldır yokluğunu çektiğim ve en sonunda tekrar bir araya geldiğim kızı tekrar böyle kaybedecektim. Böyle saçma, korkaklığım üzerine kurulmuş bir yalanla son bulacaktı her şey. Keşke ona her şeyi anlatsaydım. Daha ilk gün tatlı bir şekilde koşuştururken bana çarptığı an söyleseydim her şeyi. Benim onu terk edip giden ve bir daha arayıp sormayan çocukluk arkadaşı olduğumu ve en sonunda her şeye rağmen, aileme rağmen kalkıp onun yanına geldiğimi, özlemine daha fazla dayanamadığımı ve aynı onun gibi yokluğunda neredeyse her akşam onu rüyalarımda görüp en az onun kadar acı çektiğimi o an söyleseydim keşke ona. Oysa ben tam bir korkak gibi davranmış, onu kaybetmekten korktuğum için, alında tam aksine cesaretim olmadığı için bütün ilişkimizi saçma bir yalan üzerine kurmuş ve en sonunda bu yalanın ortaya çıkmasıyla onu tamamiyle kaybetmiştim.

Elindeki, üstünde iki tane dumanı tüten kupa ve bir tabak dolusu kurabiye olan tepsiyle kapı eşiğinde durmuş öylece şaşkın şaşkın bize bakan Güneş en sonunda ağzını açıp "Berk sen iyi misin?" diye sorarak iki çift laf ettiğinde bir an gelen afallamayla gözlerimi kırpıştırdım ve "Ne?" diyerek karşılık verdim. Arkasından kapıyı açık bırakıp elindeki tepsiyle telaşlı bir şekilde yanıma gelirken "Yüzün bembeyaz olmuş, iyi misin sen?" diye sorduğunda birden çekilen kanımın sonunda tekrar vücuduma yayıldığını hissettim. Benim halâ olayın şokundan çıkamadığımı fark etmiş olan Cenk hemen olaya el atıp elindeki tepsiyi yatağımın yanındaki çalışma masama bırakan Güneş'e döndü ve "Odaya geldiğimizde başı döndü birden, sorun yok kan şekeri düşmüştür herhalde." diye hızlı bir yalan uydurdu.

Güneş hemen tepemde dikilerek elini yanağıma koydu ve endişeyle parlayan ela gözlerini gözlerime dikerek "Bütün gece benim yüzünden uykusuz kaldın tabii, yorgun düşmen normal." diye konuştu. Buz kesmiş yanağıma temas eden sıcak eliyle en sonunda beynim Cenk'in son cümlesini duymadığını idrak ederken derin bir nefes aldım ve sıcak elini kavrayıp yanağımdan indirerek "Sorun yok kızıl, emin ol akşam senin başında değil odamda, yatağımda olsaydım da uyuyamazdım. Sadece bir an gözlerim karardı, Cenk'in de dediği gibi kan şekerim düşmüş olmalı." deyip onu biraz olsun sakinleştirmeye ve içini kemiren vicdanını susturmaya çalıştım. Son cümlelerim biraz olsun işe yararken derin bir nefes alarak yavaşça doğruldu ve elimin içindeki elini bıraktığım an "Kurabiyeleri yeni çıkardım fırından, sıcacıklar. Yanına da kahve koydum, onları ye kendine gelirsin biraz. Akşama da güzel bir uyku çekersin."  diyerek bir eliyle masanın üstüne bıraktığı tepsiyi gösterdi.

Bu düşünceli hali yüzümde ufak bir tebessüm oluştururken "Merak etme, iyiyim ben. Hadi sen aşağıya git de Zeynep tek başına sıkılmasın." diyerek ona güvence verdiğimde bir süre yüzüme iyi olduğumdan emin olmak istercesine bakıp ardından Cenk'e de kısa bir bakış attı ve başını sallayarak "Afiyet olsun." deyip odadan çıktı. Onun kapıyı kapatmasıyla yüzümdeki gülümseme yok olurken derin bir nefes vererek kendimi geri attım ve başım yastığa değdiği an onu ellerimin arasına alarak hafifçe ovdum. Cenk de bu sırada hızlı bir nefes verin "Ucuz atlattık." diye konuştuğunda kapattığım gözlerimi açarak "Çok ucuz atlattık." diyerek onu tekrar ettim.

Odada bir süre sessiz olurken ilgiyle "İyi misin?" diye sorduğunda doğrularak tekrar oturur pozisyona geçtim ve başımı olumsuz anlamda sallayarak "Aklımı kaçıracakmış gibi hissediyorum. Bir an gerçekten de her şeyin bittiğini sandım." diye ona yanıt verdim. Cenk anlayışlı gözleriyle bana bakarken "Berk bu sefer ucuz atlattık ama her seferinde bu kadar şanslı olamayız. Güneş'e artık gerçeği söylemen gerekiyor." dediğinde derin bir nefes alarak ayaklandım ve masadaki tepsiyi alıp dikkatli bir şekilde yerime otururken "Bu sabah söylemek üzereydim." diye mırıldandım. Cenk dökülmemesi için dikkatle eline aldığı kahve kupasıyla öylece kalıp bana şaşkın gözleriyle bakarken "Ne?" diye sorduğunda ben de elime kahvemi aldım ve iç çekerek "Zeynep gelmeden önce ona her şeyi söylemek üzereydim." diye devam ettim.

SAKLAMBAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin