Herkese yeniden merhabalaar.
Biliyorum sınırın geçilmesinden ve bölüm atacağımı söylediğim tarihin üzerinden çok ama çok uzun bir süre geçti ama elimde olmayan sebeplerden ve özel hayatımdan dolayı bir türlü bölümü yazmayı bitiremedim. Bunun için sizlerden çok özür diliyorum.
Neyseki bu durumun telafisi olarak sizlere upuzun bir bölüm getirdim. Umarım beğenirsiniz^^
Bu arada muhtemelen diğer bölüme hikayenin kapağını değiştirmiş olacağım. Şimdiden söylüyorum ki haberiniz olsun 😽
Sizleri çok seviyorum, lütfen kendinize iyi bakın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın 👋🏻
&
➰
Bay Jeon'un odasından çıkıp asansörlere doğru yürümeye başladığımızda elimden geldiğince onunla göz teması kurmaya çalışıyordum ancak o her seferinde beni reddediyordu.
Gergindi. Bunu her halinden anlamak mümkündü. Tek istediği kırmızı tuğlalardan örülmüş bu ölüm hücresinden çıkıp gitmek gibiydi.
Neyseki sonunda dışarı çıkabildiğimizde derin bir nefes alıp ellerini kot pantolonun ceplerine soktu ve Bay Jeon'un arabasına ulaşıncaya kadar da durmadı.
Belli uzun bir süre konuşmaya niyeti yok gibi gözüküyordu ancak ben konuşmak istiyordum. Konuşmamız gerektiğini, onu kalması için ikna edebileceğimi düşünüyordum.
Aramızdaki mesafe her geçen saniye daha da artarken arkasından ilerlemeye devam ederek ona doğru seslendim. "Jungkook, dur lütfen!"
Ancak durmadı. Belkide beni duymamış ya da duymazlıktan gelmişti, bilemiyordum.
Ama benim pes etmeye niyetim yoktu. Onu burada, babasının yanında kalmaya ikna etmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Böyle olması gerekiyordu. Belkide bu onların birlikte geçirecekleri son anlar olabilirdi. Bunu hiçbirimiz bilemezdik sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐚𝐭𝐞𝐝 𝐑𝐨𝐚𝐝 | RoséKook
FanfictionYirmi bir yaşındaki Rosé başına gelen trajediler yüzünden içinde bulunmak zorunda kaldığı hayatı reddedince ilk bulduğu uçak biletiyle Amerika'ya gider ve sonu olmayan, varış noktasını kendisinin bile bilmediği bir otobüs yolculuğuna çıkar. Çıktığı...