Yirmi bir yaşındaki Rosé başına gelen trajediler yüzünden içinde bulunmak zorunda kaldığı hayatı reddedince ilk bulduğu uçak biletiyle Amerika'ya gider ve sonu olmayan, varış noktasını kendisinin bile bilmediği bir otobüs yolculuğuna çıkar.
Çıktığı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
&
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
➰
Odanın kapısının aceleci bir tavırla vurulmasıyla birlikte elimdeki makyaj çantasını daha açamadan gerisin geri lavabonun üzerine bıraktım ve oflayarak banyodan çıkıp sarsak adımlarla kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açtığımda ise birden bire, "Sen hala hazırlanmadın mı?" Diye soran Jungkook'u gördüğümde şaşırsamda belli etmemeye çalıştım.
Bakışları dün gecenin aksine çok daha canlı, yine parıl parıllardı. Sanırım yalnız kalmak iyi gelmiş ve biraz daha toparlayabilmişti kendini.
Odaya girip rahat bir şekilde yatağa uzandığında şaşkınlıktan açılan ağzımı kapatıp bende peşinden ilerledim ve meraklı bir sesle, "Bir yere mi gidecektik ki?" Diyerek karşılık verdim.
Beni dün geceki halinin aksine anlamlandıramadığım kadar keyifli bir sırıtışla "Biraz dışarı çıkarız ve birkaç bira içip canlı müzik dinleriz diye düşünmüştüm." Diye yanıtladığında hızlıca gözlerimi devirdim ve yeniden banyoya doğru yöneldim.
Dün geceki tartışmamızın üzerine duştan çıkar çıkmaz dolaptan çıkardığı pike ve yastığı alıp salona inmişti ve bir daha da ne sabah kahvaltısında nede günün geri kalanında benimle konuşmayıp sadece Taehyung'la vakit geçirmişti.
Şimdi ise oldukça garip bir şekilde bipolar bozukluğa sahip bir hasta gibi davranıyor ve dün gece hiç yaşanmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam ediyordu.
Tanrım, gerçektende beni sabrımla felan sınıyor olmalıydı çünkü bu dengesiz hareketlerini başka bir şekilde anlamdırmak mümkün değildi.
Onu odada bırakıp banyoya geçtiğimde o da peşimden banyoya geldi ve ben aynada uykusuzluktan hafif bir şekilde kızarmış gözaltlarımı kapatmakla uğraşırken kapı pervazına yaslanıp beni izlemeye başladı.
O an her şey olağan derecede normal gitmişti. Ben makyajımı tamamlamaya çalışıyorken o da sadece öylece durmuş beni izliyordu. Ta ki ben maskara sürme kısmına geçene ve Jungkook'un utanmazca sırıtarak kalçalarıma bakmaya başlamasına kadar.
