&
➰
3 Gün Sonra
İnsanlar.
Hayatınız boyunca ansızın gelip, yine ansızın gidiveren bir sürü insan vardı.
Bu hep böyle olmuştu. Sonuçta kimse hayatımızda kalıcı değildi, canımızdan çok sevdiklerimiz bile mutlaka bir gün giderlerdi.
İşin kötü yanı, bir süre sonra alıştığınızı fark ederdiniz. İnsanların sevgisizliğine, bir başınalığınıza ya da sürekli ağlamalarınıza. Farklılık göremez ve alışkanlıklarınız bozulmazdı. Sadece yorulurdunuz, çok yorulurdunuz.
Bazende öyle anlar olurdu ki, acımasızca çekip gidenlerden geriye sadece acı ve kederle harmanlanmış ölü bir ruh ve kalbimizdeki derin yaralar kalırdı.
Gidişleri, hayatımızdaki yoklukları, yaşamı bir sanrıya değil, tamı tamına içine sindiğimiz bir trajediye dönüştürürlerdi.
Tüm bunların sonunda en güçlüsü bile içten içe, sessizce kanardı. Acıların küçülüşlerini alkışlayamaz, iyileşme sürecini izleyemezlerdi. Sadece sessizce kanar ve engelleyemedikleri yaralarla savaşmayı bırakıp onların kendilerini ruhsuz bir bedene dönüştürmelerine izin verirlerdi.
Doğrusu, bu durum hiçbir zaman değişmezdi. Acı hep orada olurdu. Senin yapman gereken tek şey sadece onunla nasıl yaşayacağını, kalbinde nasıl yaşatacağını öğrenmekti.
Ancak eğer bunu yapamaz, acıyı iliklerine kadar hazmetmeyi öğrenemezsen, kavrulurdun. Tıpkı Jungkook gibi.
Jungkook kavruluyordu.
Her geçen gün gözümün önünde biraz daha yitip gidiyor, biraz daha azalıyordu.
Sanki o içinde galaksiler barındıran kahvelerinin ışığı sonsuza kadar sönmüş gibilerdi. Bakmaya doyamadığım gözlerinde artık sadece ölüm vardı.
Onu ilk tanıdığımdan beri görmeye alışık olduğum, ne zaman baksam yaşadığımı hissettiğim o umut dolu ışıltıların yerini karanlık, gürültülü ve insanı derin bir buhrana sürükleyen şiddetli fırtınalar almışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐚𝐭𝐞𝐝 𝐑𝐨𝐚𝐝 | RoséKook
FanfictionYirmi bir yaşındaki Rosé başına gelen trajediler yüzünden içinde bulunmak zorunda kaldığı hayatı reddedince ilk bulduğu uçak biletiyle Amerika'ya gider ve sonu olmayan, varış noktasını kendisinin bile bilmediği bir otobüs yolculuğuna çıkar. Çıktığı...