—Sıradaki yerimiz soğukların olduğu yer. Dedim.
—İyi de orda güçlerimiz azalmıyor mu? Diye sordu Nicholas.
—Peter sorun çekmiycektir. Gerçi onların bir ruhu yok. Gücü işe yaramaz. Ben de çok sorun çekmem de seni bilmiyorum.
—Belki periler gibi saf iyilik barındıran bir canlı değilim ama doğanın kendisinin verdiği güçler var.
—İşte ondan orda çok da etki etmeyebilir güçlerimiz. Yine de gitmeliyiz.Kafalarını salladılar.
Elimi şıklattığımda buz gibi bir yerdeydik.
Etraf o kadar lükstü ki.
—Donuyorum resmen. Yalnız Madelaine gerçekten soğuklar gibisin. Ten rengin buraya güzel uyum sağladı. Dedi Peter.
—Biliyorum çok güzelim. Elimi ikisinin omzuna koyduğumda mavi enerji etraflarını sardı.
Eski hallerine dönerken kendimi de mavi enerjiyle kapladım.
Yürümeye başladık. Önümüze gerçekten bir saray çıktığında soğukların lükse ne kadar bayıldıklarını farkettim.
Bahçenin kapısında iki tane koruma vardı.
—Buraya nasıl ve neden geldiniz?
—Merhaba ben Madelaine. Bir görev için buradayım. Onlarda arkadaşlarım.
—İzniniz yok. Geçemezsiniz.
—Emin misiniz? Dedim meydan okuyarak.
Elimi omzuna koyduğumda titreyerek yere çöktü.
Arkamdan ellerim yakalandığında kendimi yalnızca beş saniye içinde yerde sarayın içinde buldum. Diğerleriyle birlikte.
—Efendim bu kız ve arkadaşları sizi görmek istiyor. İzinleri yok. Nasıl geldiklerini bilmiyorum. Sihir yapıyorlar.
—Tamam sen çık. Dedi bir erkek.
Sinirle ayağa kalktığımda donuyordum.
—Kimsin? Dedi.
—Adım Madelaine.
—Nasıl geldin?
—Büyüyle.
—Nasıl ayakta durabiliyorsun. Arkadaşların pek sağlam gözükmüyor.
Arkamı döndüğümde yerde oturduklarını gördüm.
—Ben bir cadıyım. Onlar büyücü ve yeni bir tür olan element kullananlardan.
Kafasını salladı.
—Neden geldin?
—Tanrıça hepimizi yok etmek istiyor. Tüm sihirli boyutu. Ardından insanları yöneticek.
—Neden böyle bir şey yapsın ki tanrıça?
—Cadılar baş kaldırıyor. Son zamanlarda büyücülerde raydan çıkmış durumda.
—Bunun olucağını biliyordum. Neden buradasın Madelaine. Savaş için ailenin yanında olman gerekmez mi?
—Güçlerimi arttırmam gerekiyor. Tanrıça karşısında en çok şansı olan benim.
—Neden kimsin ki sen?
—Ben mirasçıyım. Üç büyük cadının mirasçısı. Amentia, Roxy ve Nancy'nin.
—Amentia mı?
Kafamı salladım.
—Sanırım sana nasıl yardım edebileceğimi biliyorum.
Umutla baktım gözlerine. O ise bambaşka bir şey söyledi.
—Madelaine. Çok güzelsin. Ten rengimiz aynı. Orda güneşe çıktığına eminim. Nasıl bu kadar beyaz olduğunu hiç merak etmedin mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
FantasyHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.