-Gitme vakti geldi uyan Ernest. Dedim onu dürterek. Gözlerini açtı.
Ben üzerimi giyinmiş onu bekliyordum.
Onun enerjisini görmek hoşuma gidiyordu.-Neyle karşılaşacağımızı biliyor musun? Diye sordu.
-Hayır bunu tanrıça dışında kimse bilmezdi. Ama şanslısın ki artık biz de görücez. Dedim.
Üzerini giyindi.
-Hazırım. Dedi omuz silkerek.
Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. Parmak uçlarıma çıkıp dudaklarımı dudaklarına bastırırken etrafımızı gümüş enerji sardı.
Gerekli yere isinlandigimizda gülümsedi. Kendimi geri çektim. Magnus'la göz göze geldik.
-Gidelim mi diye sordu umursamazca.
Omuz silktim.
Açıkçası sadece nereye ışınlanmam gerektiğini biliyordum. Burdan sonrasını değil.
Bir ormandaydık. Ağaçlar çok sık değildi.
-Evet nerden gidiyoruz diye sordu Ernest.
-Hiç bir fikrim yok dedim.
-Enerjinin yoğunluğunu hissediyorsunuz değil mi? Diye sordu tekrar Ernest.
-Ben kendime tılsım yapmıştım gerisini siz düşünün.
Yoğunluğu elbette hissediyordum. Üzerimde tuhaf bir baskı vardı. Belki ben dayanabilirdim bir süre ama Ernest'a mutlaka bir büyü gerekiyordu.
Ernest'a yaklaştım. Ellerimi boynuna koydum.
-Amentia dedit illi potestatem
(Amentia enerjini ona ver.)Gözlerini kapatırken acı çektiğini biliyordum. Boynunda kırmızı bir dövme şeklinde tılsım belirirken gülümsedim.
-Sadece sus açıklama yok. Şimdi ımm sanırım bu taraftan dedim gelişi güzel bir yeri göstererek.
-Ya da burası. Şu yol da güzel. Diyerek etrafımı gösteriyordum.
-Saçma önermeler yapıcağına gücünü mü kullansan acaba? Dedi Magnus.
-Madem beni saçma buluyorsun akıl vermek yerine sen gücünü kullansan. Yeterince yorgunum zaten dedim ona meydan okurcasina.
-Tanrıçayı öldüren sensin. Dedi omuz silkerek.
Ona göz devirirken elimde gümüş enerjimi oluşturdum.
-Show via
(Yol göster.)Elimden havalandı ve ilerlemeye başladı.
-Gidelim dedim.
Yorgundum. Enerjimin nedense eskisi kadar çok olduğunu hissedemiyordum. Ama bir azalma da yoktu. Daha mi fazlasını istiyordum? Amacım tanrıça olmak falan miydi? Tanrıça olmak istemiyordum.
Gümüş enerji topumu tutmak o kadar zordu ki. Bu zamana kadar yaptığım en zor şeylerden biriydi.
Etrafta çok yoğun bir enerji vardı. Ne iyi ne kötü. Gümüş topumu ezdirmemek için çok fazla enerji harcıyordum.
Bir süre yürüdükten sonra hafifçe hızlanarak enerji topunu tuttum. Etrafına mavi enerjiyi sardım. Amentia'nin kırmızı enerjisini nancy'nin beyaz enerjisini Roxsie'nin siyan enerjisini de doladım. Gümüş enerjimi çekerken yerine mavi enerjimi koydum. Gümüş enerjim en iyi enerjimdi ileri de lazım olabilirdi.
Enerji topu gitmeye devam ederken yoruldugumuzu biliyordum. Kaç saattir yürüyorduk ve ben kesinlikle alışık değildim.
-Biraz dinlensek mi diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
ФэнтезиHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.