Sürekli yürüdük. Taşlardan kayalardan atladık. Sonunda mola verdiğimizde isimlerini öğrenmiştim.
Onlar oturup yemek yerken bense yatıyordum. Acıkmaktan çok yorulmuştum.
—Daha fazla ilerlersek geceye kalırız. İleride de goblinler var. Dedi peri.
—Gece onları görmek zor olur. Burda dinlenelim. Dedi elf.
Sihirbaz kafasını salladı. İpin izin verdiği boyutta elften uzaktım. Bir met falandı sanırım. Ya da bir cüce boyu kadar.
İpi incelemeye başladım. Elf ipiydi. Aurasından belli oluyordu. Elinle çekiştirdim. Sağlamdı. Esneme payı hiç yoktu neredeyse. Neyse ip ustası gibi davranmaya gerek yoktu.
Elimi karnımın üzerine ipin üstünde buluşturdum. Diğer elimi kafamı altına koydum. Hava hafiften kararmaya başlıyordu.
—Cadı sende yemelisin dedi cüce Jug.
—Ben yemesemde olur. Sen ye. Dedim.
—Yolumuz çok uzun yemelisin dedi elf. Ona bakmamaya çalıştım.
—Enerjim beni doyuruyor. Sizin ihtiyacınız var yiyebilirsiniz. Dedim.
Hafiften belirmeye başlayan ay ilgi çekiciydi.
—Tamam herkes uyusun. Yarın erkenden ilk ışıklarla yola çıkalım. Dedi sihirbaz.
Yemeklerini hızlıca topladılar. Üzerime paltoyu giymeme rağmen hava soğuktu.
Ateşi söndürdüler. Dikkat çekmemek için olsa gerekti.
—Cadı en sona araya bir cüce ardından elf çocuk-peri cüce ve diğer cüce şeklinde yatıyoruz. Dedi sihirbaz.
—Ben niye bir cadının yanında yatıyorum dedi cüce.
—Merak etme seni yemem.
—Ama öldürebilirsin. Dedi.
—Kulaklarım keskindir. Bir sorun olmaz dedi elf. Bu kadar güvensizlikte kalp kırıcıydı.
Sihirbaz bizden biraz uzağa yattı. Diğerleri de yanıma dizilirken çocuk çoktan uyumuştu. Bir şey taşıyordu. Acaba filmdeki gibi yüzük müydü? Gerçi bizim dünyamızda kolye olurdu. Yüzük değil.
Hepsi yattığında yavaşça çocuğun boynundaki zinciri havalandırdım. Demire oturtulmuş siyah bir inciydi. Çok çekici bir enerjisi vardı. Lanetli olduğu kesindi. Onu takmak istiyordum. Belki de takardım. Böyle önemli bir şeyi çocuk taşımamalıydı.
Elfin gözlerini açmasıyla oturduğum yerde inci havada dururken kaldım.
İnciyi yavaşça indirirken çocuğun gömleğinin üzerine düştü. Elfin bir şey demesine izin vermeden arkamı döndüm. Kendime üşümemem için büyü yapıp gözlerimi kapadım. Belkide enerjimi bunlar için kullanmamalıydım. Ama yapıcak bir şey yoktu.
Herkesten önce uyandım. Arkamdaki kayaya yaslanarak oturdum. Gözlerim istemsizce elfe kayarken onun yüzünü izlemeye başladım.
Düzgün bir burnu vardı. Saçları dümdüzdü. Önüne gelmemesi için yarısını arkadan bağlamıştı. Kenarlarda ufak örgüleri vardı. Damarları elleri, ince uzun parmakları vardı. Her şeyiyle o kadar kusursuzdu ki.
Gözlerim inciye kaydı. Bir çocuğun taşıması ne kadar saçmaydı. En azından almamı kolaylaştırırdı. Gerçi çocuğu yanıma yaklaştırmıyorlardı bile.
Elf gözlerini açtı. Gözlerim hızlıca dümdüz karşıya bakarken etrafımdaki kırmızı enerji sayesinde sıcak duruyordum.
Bana baktığını hissedebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
FantasiHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.