Magnus yerde büyüyle bağlanmış duruyordu. Ernest'a baktığımda şaşırmış gözükmüyordu. Hatta umarsamaz görünüyordu. Bu durumlara alışık gibiydi.
—Umarım yaptıklarından dolayı mutlusundur. Dedi babam o sert sesiyle. Sesi her zaman ki gibi otoritesini hiç kaybetmemişti.
Pişman olduğunu her bir zerresinden anlayabiliyordun Magnus'un.
—Üzülmelisin. Bundan sonra beni de göremiyceksin. Dedim.
Kafasını kaldırıp bana baktı. Üzgündü. Öyle de olmalıydı.
—Üzgünüm küçük kardeşim. Ki emin ol bir daha görüşücez.
Bir tepki vermedim.
—Gidiyoruz. Dedi babam.
Magnus'u bırakıp hepimizi eve ışınladı.
—Senin de baban gelicek. Güzel bir kavga bekliyor. Dedi babam.
İkimizinde kolundan tutarken odama ışınladı. Hızlıca odadan çıkarken üzerimize kapıyı kilitleyip büyü yaptı.
—Ya baba ciddi olamazsın dedim kapıya doğru koşarken.
—Cidden odaya mı kilitliyorsun. Kaç yaşındayım ben ya? Diye kapıya vuruyordum.
—Sen Madelaine yeterince sözümüzden çıktın. Güçlerini getirmenin bir yolunu bulucaz. Bundan sonra yanımızdan ayrılmayacaksın.
Derin bir nefes verip kafamı kapıya yasladım. Ernest'ın babası mutlaka gelicekti. Muhtemelen Ernest bunlara alışık olduğuna göre evde büyü veya başka şeyler yapıyorlardı. Kimsenin zarar görmesini veya ölmesini istemiyordum.
—Odan çok boğucu. Dedi Ernest.
—Konumuz bu değil. Aşağıda metafiziksel bir savaş olucak ve zarar görenler mutlaka olucaktır. Derin bu mu gerçekten?
—Hiç biri umrumda değil. Dedi.
—Güzel. Dedim.
Kapıyı açmaya çalışırken. Açılmayınca bir kere vurup geri çekildim. Saçlarımı karıştırırken bir yol arıyordum.
—Magnus, Magnus başıma açtığın dertlere bak.
Odanın içinde geziniyordum. Sonunda bir anlam ifade etmediğine karar verip kendimi bir köşeye bıraktım.
Ernest rahat bir şekilde kendini yatağıma bırakıp kollarını kafasının altına koydu. Tavanı izlemeyen başladı.
Kapının açılmasıyla ayağa kalktım.
—Gel. Dedi bana. Koşarak peşinden çıktım.
—Böyle bir şey varsa neden bize söylemiyorsun?
—Yapılıcak bir şey yoktu.
—Her zaman başka bir yolu vardır Madelaine. Tek gördüğün yolu seçemezsin. Eğer seçiyorsan işini düzgün yapmalısın.
—Bir anlık sinirle oldu.
—Sen kendini kontrol eddmiyor musun?
Sesi hafif yükselirken başımı eğdim. Bunu ben de sormuştum kendime.—Madem böyle bir durum vardı. Evden kaçmamalıydın. Odanda oturup güçlerin için bir yol bulmalıydın.
—Ben de üzgünüm neden bana şuan bağırıyorsun?
—Çünkü Madelaine elinde iki tane fazla güç var diye kendini yenilmez sandın. Güçlerini nasıl kullanman hangi durumda ne yapman gerektiğini bilmedikçe onlar birer çöpler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
ФэнтезиHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.