Rose hızlanmaya başlayınca ben de gülerek hızlandım. Saatler sonunda dağ evine vardığımızda hava aşırı soğuktu burada. Yerler zaten kar kaplıydı. Dizime kadar gelen bir kar tabakası vardı.
Eve girdiğimizde ilk işim şömineyi yakmaya çalışmak oldu. Bunu ben hep büyüyle yakardım. Çakmakla odunlar yanmıyordu.
—Bunun nasıl yanıcağını bilen var mı? Dedim yerimde zıplarken. Donuyordum.
Ernest geldi. Yandan kağıt alıp onu tutuşturdu. Ardından biraz uğraştıktan sonra yaktığında gülümseyerek elimi uzattım ateşe doğru.
—Burası çok soğuk. Ben gece burda yatarım dedim.
—Ben de burda yatıyorum. Dediler hepsi aynı anda.
Sonunda içerisi ısındığında ceketlerimizi çıkarabilmiştik.
—Ben uyumaya gidiyorum boş oda var mı? Dedim esnerken. Öğlen saatleriydi. Sabahın köründe geldiğimizden aşırı uykum vardı.
—Burda uyu. Odalar soğuktur. Hasta olursun dedi Rose. Bu kız ne kadar tatlıydı.
—Bu gürültüde aynı zaman da hepinizin önünde uyuyamam. Oda ver sen bana. Dedim.
—Git istediğin bir odaya gir.
Kafamı salladım. Kot ceketimi ve üzerine montumu giyerek başımada şapkamı geçirip önüme çıkan ilk odaya girdim.
Çarşafı kaldırdım. Kendimi yorganın içine bırakırken bu soğuğa rağmen çabucak uyudum.
—Hadi uyan yemek yiycez.
Gözlerimi açtığımda hava kararmıştı. Yavaşça yataktan çıktım. İçeri girdiğimde oldukça ısınmıştı. Montumu çıkarıp kurdukları masaya oturdum. Elimi yüzümü yıkayamazdım bu hava da kusura bakmayın.
Tam karşımda oturan Ernest'a baktım. Farklıydı. Oturuşu, kalkışı yemek yiyişi, tüm davranışları.
Yanımdaki eğlenceli arkadaşlarım gibi değildi. Fazla özenliydi. Bıçağı tutuşu, ağzında çiğneyişi bile bir farklıydı.
—Birazdan içkileri içeriz. DC, tabu falan oynarız. Burda internet çekmez. Dedi Rose.
—Eğlenceli olur. Dedim.
—Arabaki gruplara ayrılalım. Tekrar grup kurmaya uğraşmayalım. Dedi Joyce.
Yemekler bittiğinde masayı toplarken diğerleri de bardakları hazırladı.
İçeri geçip oturduk. Bardakları doldururken cipsler de açıldı.
—Carly'nin ölmesi çok korkunç değil miydi? Dedi Jeremy.
Sırf o kız yüzünden güçlerimi kaybetmiştim. Hala sinirliydim. Hem de çok. Bardağı kafama dikip bir bardak daha dolurdum.
—Fazla korkunçtu. Kız birden kızarmaya başladı. Hele düşünce titreme ye başlaması. Kalbi sıkışıyormuş gibi kalbine vurmaya başladı dedi Jack.
Ateşin yanışını izlerken sessizlik oldu. Sadece çıtırtılar geliyordu.
—Burası ne kadar güzelmiş. Ormanın içinde. Dedim. Gözlerimi ateşten ayırmadan bu derin sessizliği bozmak için.
—Değil mi? Isınınca çok çekilir oldu dedi Harry.
—Burdan yıldızlarda görünüyordur. Dedim.
—Hem de nasıl gözüküyor. Dedi Rose.
O kadar çok içtiler ki kendilerini kaybederek herkes ya sızmıştı. Ya da kenarda öylece saçmalıyordu. Ernest'sa şuan bile o kadar elittiki. Sakindi. Ateşin yanışını izliyordu. Elindeki kadehi arada dudaklarına götürüyor bir yudum alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
ФэнтезиHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.