Çantamı hazırlamış şoför yardımıyla buraya kadar getirmiştim. E bundan sonra ne yapıcaktım.
Okula doğru bavulla cebelleşerek girdim. Herkes bahçedeydi hemen hemene.
Gözüme gelen güneşin kesilmesiyle Kafamı kaldırıp gelene baktım.
—Merhaba ben Henry. Sanırım yardıma ihtiyacın var.
—Evet lütfen. Bu arada ben de...
—Madelaine biliyorum.
Bavulumu alıp yürümeye başladı. Ben de onun yanından yürüdüm.
Otobüsler geldiğinde öğretmenler bizi sınıftaki oturma düzenimize göre oturtunca göz devirdim.
Cam kenarına yine o oturmuştu. Neyse nabarsa yapsın. Sanki ağaçlar hiç görmediğim şeyler.
Şoför bizim bavullarımızı yerleştirdiğinde yola çıktık. Kulaklıklarımı takıp şarkı açtım. Gelişi güzel indirdiğim şarkılardı. Ben şarkı dinlemezdim. Ben rüzgarın sesini dinlerdim.
Kafamı yana çevirip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Binalar öylece geçip giderken sonunda merkezden uzaklaştık. Ağaçlar çoğalırken daha çok yolumuz olduğunu tahmin etmesi zor değildi.
Çantamdan asamı çıkardım. Kucağıma koyarken üzerine ellerimi koydum. Gözlerini kapatıp içinde dolaşan enerjiyi hissedebiliyordum.
Enerjinin içime doğru aktığını imajine etmeye başladım. Hayali damarlarımda dolandığını.
Ellerimde karıncalanma hissettiğimde nefesimi tuttum. Dikkatim dağılırken enerji akışı kesildi.
Elime bakmaya başladım. Enerji vardı. Çok az bir miktarı gerçekten geçmişti.
Ellerimi birleştirip küçük bir top yaptım. Elimdeki enerji topu parlarken elimin üzerine El kapanmasıyla güçsüz top söndü.
—İnsanların içindeyiz dedi şaşkınlıkla.
Nefesimin kesildiğini hissediyordum. Başarmıştım. Asanın gücünü kullanabilirdim. Asanın taşı kalp görevi görüyordu.
—Gerçekten sihir yapıyorsun.
—Gerçekten yapıyorum. Diye onu tekrarladım.
—Hiç görmemiş gibi davranıyorsun. Uzun zaman sonra ilk defa görüyorum. Her neyse önüne dön.
—Madelaine kanlı ayla birlikte yükseliceksin. Yükselmek için önce uçmak gerekir.
Beynimde yankılanan sesle gülümsedim. Ares'in sesiydi.
Kanlı ayın çıkması için belli bir zamana ihtiyacı vardı. Ben o kadar bekleyemezdim.
Bir daha da hiç bir ses duymadım.
Otobüsten indiğimizde bavulları aldık. Gece olması için sabırsızlanıyordum. İstediğim gibi gezebilirdim.
Bu yüzden şimdi uyumalıydım. Gece çok fazla yorulucağımı tahmin etmek zor değildi.
Bavulumla cebelleşerek ilerlerken düşüyordum ki çantamdan tutulmamla düşmekten kurtuldum.
Eski halime dönerken arkamı döndüm. Stephen bana göz devirirken bavulumu alıp önden ilerlemeye başladı.
—1 haftadır konuşmuyoruz. Anlarsın ya zaman geçtikçe bazı özelliklerimi kaybetmeye devam ediyorum. Yeteneğini ilerletiyor musun? Evet doğru durdun. Bu bir yetenek. Güç demek yanlış bir seçim oluyor. Özel bir yetenek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
FantasyHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.