Hiç tanımadığım birinin evinde aynı masaya oturmuş yemek yiyordum. Yemekten önce ev konusunu halletmiştik. Ev eşyalı olduğu için bugün gece geçicektim. Sonradan değiştirebilirdim tabi. Sonuçta kira da değildim. Satın almıştım.
Teşekkür ederek onlardan ayrıldım. Eve geçerken ufak bir büyüyle tüm evi temizledim. Ufacık bir büyü.
Yatağa kendimi kıyafetlerimle attım. Uykum yoktu. Tüm gün uyumuştum. Yarın karşıdaki çocukla gider okula kayıt olurdum. Benden iki yaş büyüktü. Lise son sınıfa gidiyordu.
Ayağa kalkıp evi gezmeye başladım. Gezilmedik oda ve dolap bırakmadım. Eşyalarımı yerleştirdim. Alışverişe de çıkmam gerekiyordu. Ya da internetten hallederdim.
Telefonun başına oturup tüm işleri hallettim. Temizlik malzemeleri, yiyecek eşyalar. Her şeyi. Babam öderdi artık.
Saat gece yarısına vardığında aynada ruhlarla konuşuyordum. Sıkılmıştım. Yalnız yaşamak zordu. Kafama estiğinde ayin yapamazdım. Sıkıcıydı.
Aynada tişörtümü kaldırıp karnıma baktım. Spor yapmama da gerek yoktu. Zayıftım işte.
Boyumu ölçtüm. 1.63'tü. Yani normaldi herhalde. Tartının üzerine çıktım. 45 kiloydum. Eh bazı kızlar 40 kilo olabilirdi. Ama umrumda değildi.
Merdivenlerden indim. Salona geçip oturdum. Zaman geçmiyordu. Meditasyon yapmalıydım. Uzun zamandır yapmıyordum. Ama ya kendimi öyle unutursam. Kalkıp telefonuma alarm kurdum. Zaten sadece üç saatim vardı.
Camları ve kapıları büyüyle kapatıp yere oturdum. Gözlerimi kapatırken enerjinin etrafımda dolanmasına izin verdim. Hoşuma gidiyordu.
Amentia'nın enerjisi yıkıcı, parçalayıcı bir enerjiydi. Onunla istediğim her şeyi parçalayabilirdim. Mavi enerjim cadı enerjimdi. Gümüş enerjiyse öz enerjim. Özgür olduğum enerji. Emrimden asla çıkmayan lider enerjiydi. Diğerlerinin de kontrolünü elinde tutuyordu.
...
Alarmın aniden çalmasıyla yere yapışırken mavi enerji beni havada tuttu. Gözlerimi kırpıştırdım. Alarmı kapatıp üzerimi değiştirmeye çıktım.
Şortu ve tişörtü çıkarıp pantolon ve kazak giydim. Burası biraz soğuktu. Üzerime deri ceketimi geçirdim. Yağmurdan dolayı da botlarımı giydim.
Zilin çalmasıyla kapıyı açtım.
—Beni bekliyordun sanırım.
—Hem evet hem hayır.
Kafasını salladı gülümseyerek. Çantamı alıp onunla birlikte çıktım. Üzerinde siyah pantolon ve beyaz kazak vardı ve de deri ceket.
—Okul forması yok sanırım.
Asansörde zemin kata bastı.
—Hayır yok. Ama belli giyim standartları var.
—Etek şort falan değil mi kızlar için?
—Sayılır.
Kafamla onayladım. Asansörden inip yürümeye başladık.
Sanırım yarım saat kadar yürüdük. Okula geldiğimizde yüz ifadesi sertleşti. Ardından yanımdan uzaklaştı. Popüler oğlan olmalıydı. Göz devirmem de bir sakınca var mıydı?
Bakışlar bana dönerken kıskançlık, beğeni ve daha bir çok duyguyu auralarından okuyabiliyordum.
Okula girdim. Tabelalardan müdürün odasını buldum. İçeri girdiğimde müdürün gözleri beni buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madelaine Blackpearl (Tamamlandı)
FantasyHer birinin asası doğanın onlara kendisinden bahşettiği birer sihirli sopa. Sopa diyerek onları ezdiğimi düşünmeyin. Onlar doğanın sevilen çocukları. Bizse sevilmeyeniz.