We dont belong we dont belong to anyone
The pain oh noo oh noo
Bil bakalım ne yapıyorum? Ofkors ayem lisınıng müzik. Bir önceki bölümü okudum. Roman gibi yazmışım. Hikaye gibi. Karar ver hikaye gibi mi roman gibi mi? Neyse işte güzel yazmışım. Sanki kurgu gibi. Dünün geri kalanını ve bugünü de öyle yazacağım, hikaye gibi.
Dün okuldan yurda geldiğimde biraz internette oyalandım. Sonra ayaküstü annemle konuştup yoklamamı verdim ve aceleyle odama çıktım. Annemin yaptığı kekten biraz yanıma almıştım, gelir gelmez ondan bir dilim yedim. Ben elimi yüzümü yıkarken temizlikçi abla geldi ve bir şeyler yaptı. Çıkarken de "Bunu buradan alın." dedi ama ne için dediğini bilmiyorum. Betül okul kursuna katılmıştı o yüzden geç gelecekti. Panjurları aşağı indirdim, yüzüme güneş gelmesinden nefret ettiğimi söylemiş miydim? Süeda ve Betül odadayken sürekli açıyorlardı ve güneş tam benim yatağıma, benim suratıma vuruyordu ve gerçekten işkence gibiydi. Yatağıma oturdum ve müzik dinledim. Biraz kitap okudum. Bu sıralar acayip dizi izlemek istiyorum ama yurtta zaten izleyemiyorum, haftasonu da ev müsait olmuyor. Yurtta bölümleri indirip de izleyeyim desem çok uzun sürecek, biliyorum. Yazın da ders çalışmam gerekecek. Neyse ilk bir ay sürekli yatarım sonraki iki ay ders çalışırım. Tabiki tatile girdiğimizde düşündüğüm hiçbir şeyi uygulayamıyorum, orası da ayrı konu. Betül gelene kadar kendi kendime oyalandım. Saat 17:43 civarıydı, üzerimi giyip yemeğe indim. Yemekte çorba, tavuk etli patates yemeği ve çorba vardı. Ekmekler ilk defa kötüydü, yanmış gibiydiler. Ama yine de iki tane yedim. O sırada senin attığın resimlere bakıyordum. With yüzümde aptal bir sırıtış. O kadar oyalandım ki , yemekhane kapanana kadar çıkmadım. Asansörü bilerek kaçırdım ve bir sonrakine bindim. ( like a otobüs) Yukarı çıktığımda hemen yatağıma girdim çünkü hem üşümüştüm hem de yorgun hissediyordum. Betül de yatağında oturuyordu. Düşündüm de şimdi aklıma geldi, odamızda koltuk yok. Keşke bir de rahat bi koltuk olsaydı. Mutlu mutlu yatağımda gerinirken saate baktım ve etüt saatinin geldiğini gördüm. Artık yaşadığım yıkımı sen düşün. Betül inmeyecekti çünkü zaten okul kursundan gelmişti. Ben de 'etüte inmek istemiyorum yaaaa ühühühü' diye malca sesler çıkararak çantamı aldım ve odadan çıkarak asansörü beklemeye başladım. Sonra bindim ve zemin kata geldiğimde koşa koşa etüt odalarına doğru gittim. Bizim grubun odasına geldiğimde camdan içeri baktım, Melissanın arkası boştu ve direk oraya doğru ilerledim. Zaten çoğunlukla orda oturuyorum . Etütte hiç ders çalışmadım ve sürekli bir şeyler yazdım. İlk etüt bitip odamıza gitmek için çıkıp asansör beklemeye başladık. Ve çok komikti çünkü sürekli dolu geliyordu. En son yine kalabalık bir grup olarak bindik ve ondan sonra gelenleri almadık. Zaten beş dakika geçmişti, odaya çıkıp ne yaptım bilmiyorum. Betül de yoktu zaten odada. Sanırım aşağı indi diye düşündüm. Saat 20:05 olmuştu ki odadan çıkıp asansör beklemeye başladım. O sırada kızlar da toplandı. Melissa da geldi ve konuşmaya başladılar. Bayağı kalabalık olmuştuk. Melissa biraz sinirli gibiydi , kızlar da ona 'Hayrola Melissa twitterda döktürüyosun yine' ve benzeri şeyler söyleyince o da heyecanla bağırmaya başladı, sanırım okulun başkanlık seçimleriyle ilgili birşeylerdi. Bu sırada sekiz kişi asansöre binmiştik. Ben olaylara fransız olduğum için pek anlamadım ama kızlar orda konuştular, Melissaya birşeyler falan söylediler. Bu sırada zemin kata geldik ve Melissa orda hocaya bir espri yaptı ve hepimiz güldük ama şuan ne olduğunu hatırlamıyorum. Zaten etüte geç kalmıştım o yüzden hocanın yanından hızlıca süzülüp geçtim. İkinci etütte de hiç ders çalışmadım ve gelen geçen bakmasın diye yazılarımı sürekli elimle kapatmak zorunda kaldım. Hoca geldiğinde yazılarımı defterin altına itiyordum çünkü okuyabilirler, gözleri falan takılır. Sonra ne mi olur? Eheheh rezil olurum tabi birgün ne yazdığımı öğrenirsen neden rezil olacağımı anlarsın. Hem zaten etütün amacı ders çalışmak, hatıra yazmak değil, diyorlar kendileri. Neyse ikinci etütü de öyle geçirdim ve on dakika erken çıktım. Odaya gittiğimde ışıklar kapalıydı ve Betül yatıyordu. İki ışığı da açtım ama çantamı koyarken Betülün yattığını gördüm ve o da bana 'ışığın birini kapatır mısın? ' dedi. O öyle demese bile kapatırdım zaten. Cuz ay em iyi kalpli. Kapattım ve "Senin saç kurutma makinen vardı değil mi? " dedim. Çünkü banyo yapacaktım ve kullanmam gerekiyordu. Meğerse Süeda'nınmış. Ve onun dolabı da kilitli. "Sor istersen arayıp" dedi. Ben de "Sen arayabilir misin, benim hattım yok da" deyince hattımı babamın alıp almadığını sordu ve "Ben de bugün çok rahatsız ettim onu" dedi. O zaman mesaj atmasını söyledim. O mesaj atana kadar ben de yatağa girdim ve kitap okudum. Uyudu mu uyumadı mı bilmiyorum ama bir mesaj geldi ama bakmadı. Ben de biraz daha oyalandıktan sonra kurutma makinesi olmadan da olur, dedim ve eşyalarımı hazırlayıp banyoya girdim. Ben çıkmadan önce her akşam duymaktan artık SİNİR OLDUĞUM o nalet duyuru yapıldı :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆BB'ye Notlarım★
Non-fictieBu kitap iki yıldız ile başlıyor ve yine iki yıldız ile bitecek. Burada yazan her şey tamamen gerçektir ve yalnızca Başak'a yazdığım ya da yazmak istediğim şeyleri bir kitap haline getirip onu mutlu etmek istememden dolayı buradadır. Hey BB! Bu mini...