2.12.1.KISIM "YANLIŞ TEKERLEME"

407 19 12
                                    

Yüzyıllarca uyuyan bir uyuyan güzeli en sonunda uyandıran beyaz atlı prensi olurmuş. Ve o prensin tatlı busesi bu anı delicesine beklermiş. Masalın sonunda da uyuyan güzel ve prens elbette kavuşurlarmış. Ancak benim yaşadıklarım bir masaldan ibaret değildi. Mutlu sona çaresizce ulaşmak için debeleyen liseli bir kızın sıradan günlüğü de sayılmazdı. Gözlerime doluşan zümrüt ışığı kalbime nişan alsa da beni uyandıran o olmamıştı. Beni uyandıran sadece anılarımdı ve bu acı yaşanmışlıklara kısa süre de olsa bir mola vermiştim.

Kayboluşumun ardından bulunuşum da epey zaman aldı. Ateşler içerisinde yatmışım günlerce hastanede. Kendime geldiğimde kollarımın arasında avokado yastığım vardı. Emre'nin sürprizlerinden biri olsa gerekti, öyle tahmin ediyordum. Gözlerim hafifçe kırpıştığında kiraz ağacımın kuru dalları elbisesiz gövdesine gölgesini düşürüyordu. Acıyla karışık buruk gülümsemem dudağımın kenarına yerleşti. Görüş alanım bulanıktı ama renkler yavaşça yerleşiyordu. Tekli mavi koltuğun üzerinde kurulan naif beden uyuyordu. Kestanemsi saçlara gün ışıklarını huzmeler halinde dağıtıyordu.

"Ah, olamaz!" diye inledim boğuk sesimle. Boynu bükük bedenin sahibi gözlerini araladı, kuru kiraz ağacım dallarını donduran güneşin demetleri eşliğinde bir kere daha oynattı.

"Merhaba, yanlış tekerleme." dedim ve sarıldığım avokado yastığımı sıktım hınzırca.

Doğruldu, iki büklüm olduğu koltukta. "Merhaba, uyuyan elma şekeri."

Ve çocukluğumuz, kapanan perdeyi araladı, masal kaldığı yerinden tekrardan oynadı. Boğuk sesimi temizledim, kuru dudaklarımı kıpırdatmayı denedim. Gözlerim bulutlandı aniden, en son olanları hatırladım. Kaşlarım istemsizce çatılmıştı, hatırlıyordum o motosikletlileri. Beni bulan zümrüt ışığı kıpırdatıyordu içimi. Bir kez daha geriye sardım filmi. Resetledim kendimi. Acımasız ruh ikizim, annemin eşi Taner ağabeyin doğum günü partisini mahvetmişti. Aynı zamanda hayatımızın da içine etmişti. Sonra benden habersiz çalınan çocukluğum geldi hatıralarıma. Mavi bulutlu kutum ve mektuplarım... Benden habersiz şekilde yarışmaya katılacak Gökhan'a yazdığım o saf duygulardan ibaret sevgi dolu mektubum... Emre'nin hüzünlü zümrüt gözleri, yerleşiverdi anı karelerime. Sonrası karanlık bir dünyadan ibaretti. Yer gök sarsılmıştı sanki.

"Sevdin mi yastığını?" dedi gür ama tonlayıcı ses. Hızlıca kırpıştırdım gözlerimi. Doğrulmak istedim ama şiddetli bel ağrım buna engel olmuştu. Büklüm halde olan beden ayaklanıp bana yardım etmek üzere işe koyuldu. Arkama dayadığı yastıklara güzelce yaslandım.

"Kaç gündür uyuyorum? Ne zaman geldin? Neler oldu?" diye sıraladım peş peşe sorularımı. Suratımı buruşturdum. Her yerim uyuşmuştu, ağrıyan belimi ovuşturdum. Burnuma doluşan ağır erkeksi koku başımı döndürdü. Silkindim, saçmalamayı bırakmalıydım. Ama çikolata kokusu yakıyordu tenimi. Bu, çok zordu.

Hınzırca gözlerini dikti ve beni süzdü çocukluğuma ait Gök. Beyaz şifonyerimin üzerinde duran bir bardak su ile hapı avuçlarının arasına aldı. Hızlı bir şekilde elime tutuşturdu. "Önce haplarını iç de konuşuruz kayıp kız."

Devirdim gözlerimi. "Hastanede yatışımı hatırlıyorum. Her şey çok bulanık. Bir hafta olmuş olmalı. Hem annem ve Aleyna nerede? Ayrıca-?"

Kimi sorduğumu çok iyi anlamıştı. Çevirdi kafasını. Dikleştirdi çenesini. Uzaklara dalmış gibiydi. "Herkesi endişelendirmekte senin kadar uzman biri olamaz Mel." Şimdi o tatlı sesinden eser yoktu. Kirli sakallı çenesini kaşıdı büyük bir huysuzlukla.

Yeniden bana odaklandığında titrek ama huzursuz bir sesle mırıldandı kelimelerini. "Emre bulmuş seni. Ateşler içerisinde yanıyor ve sayıklıyormuşsun. Hastanede de durmadan 'aptal motorsikletliler' diyerek sayıklamışsın Mel. Neler oldu? Kim korkuttu seni? Başına bir hal mı geldi? Ailen seni her yerde aradı. Ben o geceden sonra daha fazla kalamazdım orada. Hemen uçak bileti aldım ve döndüm."

Soludum burnumdan. Ellerimin arasına bırakılan hapı bir hamlede yutmuştum suyla birlikte. "Ne olacak Gök? Manolya ve çetesi dahil olmak üzere benim budala ikizim hayatımı altüst ettiler."

Bardağı elimden almaya çalışırken elimi sıkıca tuttu. Yatağımın ucuna oturdu ve otoriter bir sesle şunları yuvarladı dilinde. "Her ne olursa olsun üstesinden her zaman geldin, geleceksin de. " dedi ve duraksadı. Okşadı parmaklarımı, gözlerimin içine dek baktı fısıldayan kelimeleriyle. "Ama ben yanlış tekerleme değilim, Melis. İyi ya da kötü olsun, ne olursa olsun. Beni ne olarak görürsen gör, yanında olacağım, seni de bırakmayacağım."

Şaşkınlıkla kaldırdım tek kaşımı. Bu çocuğu değiştiren benim kayboluşum mu olmuştu? Bazen en hayırsız olaylar hayırlı bir kapıya vesile olabilirdi. Özlemle aradığım o çocukluğuma kavuşmuştum. Mutluydum aslında ama eksik parçamı arıyordu gözlerim yine de.

"Kaybolmam gerekiyormuş demek ki." dedim burgun sesimle. Siyah, kısa saçlarımı boşta kalan elimle karıştırdım. Ne kadar da yağlanmıştı böyle? Tiksindim, midem bulanmaya başlamıştı.

"O nerede?" dedim sorgulayıcı bir şekilde. Ellerimi bıraktı aniden, geriye çekildi ve oturduğu yerden kalktı. Boğazındaki yumruğun nasıl düğümlendiğini görebiliyordum. "Günlerce hastanedeydi, uyanmanı beklemiş, okula da gitmedi ama sonra..."

Yanağını kaşıdı, kelimelerini titizlikle seçmeye çalışıyordu. "Şu senin bana yazdığı mektup birinci seçilmiş, elma şekeri. Okul dergisinde yayımlandı. Okul da seçilen hikayelerle birlikte ödüllü bir yarışmaya katılma kararı almışlar. Emre de bu haberden sonra ortadan kayboldu."

"NE!" Kısık sesim desibelini artırmıştı. Kayıplar zirvesinde sevgililer olarak bir numara olabilirdik. "Ama nasıl olabilir? Beni bırakmaz o. Nereye gitmiş ki? Gökşin, annesi ve babası muhakkak bilir."

Sustu çocukluk. Bu susuşları beni daha fazla üzmek istemeyişlerindendi. Diktim kulaklarımı, odamın kapısına doğru adım atan ayak sesleri ilişiyordu kulağıma. Çok geçmeden odamın kapısı açılmıştı. İlk giren Aleyna olmuştu. Kocaman sesiyle avaz avaz bağırıyordu deli kız. "Cancazığım uyanmış ahali! Koşuuuuunnnn!"

Ardından Taner ağabey, annem, babam, Bilge, Gökşin doluşmuştu odaya. Hem kızgın hem de sükunet doluydu seslerin sahibi. Ama gözlerim aradığını bulamamıştı. İndirdim gözlerimi, avokado yastığımı bastırdım göğsüme. Yaş yuvarlandı yanaklarımdan. Beni izleyenler aniden geri çekilmişlerdi. Halim perişandı, bu bir gerçekti. Zaman üstümden zamansızca geçmişti. Uyuyan güzel, benim dünyamda mutlu sonu bulamayacaktı bu gidişle.

"Onu seveceğini biliyordum." dedi sessizlik odaya doluştuğunda çocukluk. İrkildim hafifçe, ittirdim üzerimdeki battaniyeyi. Durgun beden kapıya yönelip çıktı, gitti. Son kelimeleri bu olmuştu o anda.

"Sen beni çıldırtacaksın!" diyordu annem sevinç çığlıkları arasında. Ve tekrar yankılandı Aleyna'nın da sesi. "Adrenalin yaşattın resmen bize bademim ya."

"Şükür iyisin." deyip sarıldı Bilge ile Gökşin o esnada bana.

"Kaybolma bir daha lütfen." dedi Taner ağabey sessizce. Babam kuruldu baş ucuma, ellerimi aldı ellerinin arasına, tatlılıkla kondurdu busesini. "Benim canım kızım, çok korktum."

Homurdandım, tıkadım kulaklarımı seslere. Avokado yastığımın kulağını çekiştirip fısıldadım, kimsenin duyamayacağı bir şekilde. "Yanlış tekerleme senmişsin meğerse."

Avokado yastığımı zümrüt göz Emre değil, çikolata kokulu Gökhan almıştı. İçim kanadı. Zümrüt ışığı beni kurtarmış olsa da gitmişti. Çikolata kokusu beni uyandıran kahramandı. Yanlış tekerlemeden ibaret acı bir gerçekti.

****
Melis gibi yazar da bulundu sanırım. 😊

Kitabımız sonunda hak ettiği yere gelmek üzere!!! Wattys 2020 Genç Yetişkin kurguda kazanan olmuştur. Mutlu ve gururluyum. Geç gelen bir şey ama güzellikle geldi.❤️

Bu bölümü iki kısma ayırdım. Hayatımdaki karışıklıklardan dolayı uzaklaştım buralardan. Bir kitap çıkardım ve umduğum gibi de gitmedi. Ama şansımı yeniden deniyorum. Pes etmek yok! Hadi bu seriyi okuyalım, okutturalım ve raflarda yerini alsın. Ne kaybederiz?😊

Bölüm 1.kısım sonu görüşleriniz neler?

Gökhan da geldi. Karışsın mı ortalık?

Emre ve Melis'i bundan sonra neler bekliyor?

Kötü kardeş Zeynep'e biri dersini vermesi gerekmez mi?

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin