22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-2.KISIM

616 105 464
                                    

Hayırlı akşamlar.

Diğer kısmı yazmıştım ama yayımlamayı unuttum.

Medya müziği:Cem Adrian&Şebnem Ferah-İnce Buz Üstünde Yürüyorum

Keyifli okumalar :)

***

"Seni sen olduğun için seviyorum ve her zaman da seveceğim."

Parlak teninin hükmettiği ellerini uzattığında ellerime, konuverdi elleri öylece. Hislerimi öldürmeyi istedim şiddetlice. Ellerini çekiverdim ellerimden, koydum kucağına. İç sesim artık susturulamazdı, yalanlar varsa eğer aramızda daha fazla tahammülüm kalmamıştı.

"Neden bana söylemedin neden? Ne anlam ifade ediyorum ben senin için? Aramızda sır olmasın demiştin ama senin sırların benimkileri aştı Emre!"

Gönderemiyordum yaşlarımı göl yatağına. Ağlıyordum doyasıya. Sarsılan omuzlarım bedenimi titretmekten ziyade bulamıyordum teselli yanında. İnanmak istiyordum ona lakin söylemedikleri düğümleniyordu ikimizin arasında. Derin uçurumlardan atlıyordu aşk bedenlerimiz. Yuvarlandığımız bu aşk sokağında sonu amansız bir yolculuğa çıkmış gidiyorduk.

Haykıran sesim alevlenmişti, hükmedemiyordum bedenime. Beni kavramak isteyen elleri ittiriyordum sadece. "Yanlış anlamandan korktum çünkü. Her ne kadar ona benziyor olsan bile ben senin samimiyetini, sevgini, ışıldayan gözlerini sevdim. İnan bana seni o sandığım için değil sadece sensin diye sevdim."

Şimşekler çakıyordu sanki, seslerimiz birbirine karışıyordu. Sessizliğin içinde yankılanan seslerimiz duvarlara çarpmaktaydı. Yanaklarımdan yuvarlanan yaş tanelerini, elimin tersiyle sildikten sonra odaklandım ona. "Gökşin'in çizdiği o resim, Zeynep'ti."

Gerçeğin ismini üstüne basa basa söylemiştim. Gerçeklerden kaçınılamazdı, kaçtıkça gerçekler bizi yakalardı. Aslında bildiğim soruları dillendiriyordum ama onun dudaklarından dökülmesine ihtiyacım vardı.

"Üzgünüm, Melis gerçekten seni çizmesini söyledim ama Zeynep'i çizdiği resimlere göz atınca aklı karışmış olmalı. Pek fark edemedim ben de, o portreyi asarken ben başka sürprizlerle ilgileniyordum o gün."

"Ah." diyerek inledim istemsizce. Homurdanarak bıraktım nefesimi, sızlandım iyice. "Manolya söylemeseydi, belki de hiçbir zaman öğrenemeyecektim anlaşılan."

"Doğru zamanı bekliyordum." Donuk bakışları kalbimi matkap gibi deldi geçti. İlk günkü gibi soğuk tavrını takınmıştı o sırada. Kaygılı gözleri, kıyametin çağrışımlarını andırıyordu. Hislerine ulaşmak istiyordum, ona deliler gibi inanmayı dilerken ardıma bakmaksızın kaçmayı da düşünüyordum.

Çelişkiler caddesinin bilinmeyen semtinde yanlış aşklar değirmeninde dönüyordum. Doğanın huzurunu yansıtan göz bebeklerinden düşüyordu hayal kırıklarım. Hayallerimdeki aşkı yaşadığımı sanarak aldanmıştım, rüya gibiydi, her şey gelip geçiciydi.

Son kez kuruladım yaşlarımın ağrıyan acılarını. Kelimeleri de nefesimizle beraber tüketmiştik belki de. Merhemi yoktu, olanlarla bitenlerin aramızda derin uçurumlar yaratmasına izin veriyorduk. Ellerini uzattığında her defasında, sallanıyordu boşlukta avuç içlerinin kanayan izleri.

Diğer yanında sallandırdığı ellerinde telefonum titreşmeye başlamıştı. Endişeyle çevirdim gözlerimi, ağır ağır teslim etti telefonumu bana. Arayan kişiye baktığımda babamı görmüştüm. Takatim kalmamıştı, iyi değildim, düşünmeksizin meşgule atmıştım.

Elimi zemine dayadım, tutundum duvara, savsakça kalkıverdim ayağa. Benim kalktığımı fark eder etmez o da kalkmıştı anında. Elleriyle dokunmak istedi bedenime, dolamak istedi kollarını belime. İzin vermedim, gücümün yettiğince uzaklaştım, ellerimle durması gerektiğini belirttim.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin