Merhaba! Hayırlı akşamlara, mutlu yaşamlara!
En son Melis'imiz kötü bir gün geçiriyordu ve kaza haberi gelmişti. Ayrıca kardeşi hastaneye yetişmeliydi. Bakalım bu bölüm sorularımızın cevabını alabilir miyiz?
Medya müziği: Tabutta Rövaşata
Bol uzun yorumlar, keyifli okumalar :)
****
Hayat bazen öyle bir çelme takardı ki yaşam sızılarımıza, tepetaklak olurduk evire çevire dönebildiğimiz dünyamızca. Hayat damarlarımıza bazen hastane kokuları sinebilirdi usulca. Milim milim işleyen serum ve aşılar akışkan kanımızda alırdı yolunu, sere serpe yerleştirirdi acıyan yaralarımıza.
Öyle bir yerdeyim ki ben şimdi, öyle bir çıkmaz sokak ki burası, sağım solum nereye dönsem "sobe" diye çığlık atıyor insanlar etrafımda. Hayat sobeliyor işte beni anlasanıza. Ne zaman gözlerimi kapatmak istesem acı ama kanlı can kabuklarım tutuşuveriyor can havliyle. Haykırmak istiyorum işte biriktirdiğim tonlarca hıçkırıklarımla. Yakarışlar sessizliğe gömüldükçe ben bitiyorum! Çekiliyorum koyu karanlık çukurumlara.
Kardeşimi yetiştirmiştik hastaneye. Telefon etmiştim anneme. Kadın da şaşırmıştı acı haberlere, nereye nasıl, ne şekilde yetişebilirdik bilemiyorduk. Aleyna'ya serum bağlandıktan sonra ateşini düşürebildiğimizde gönlümüze su serpilmişti biraz da olsa. Doktor, her ne kadar geçirdiği zatürre hastalığını atlatsa dahi kendine ne koşulda olursa olsun dikkat etmesi gerektiğini bir bir tembihlemişti.
Annemi endişeli gözlerle birlikte orada bıraktığımda aklım da kalbim de kardeşimdeydi. Lakin Ege ve annem yanında olduğu müddetçe endişe kat seviyem biraz da olsa azalıyordu. Çok geçmeden Gökşin ile Bilge de gelmişlerdi yanımıza. Ve Aleyna iyi olduğunu söyleyince gidiverdim büyüleyici varlığımla birlikte, hızlı adımlarla.
Varmam gereken yollar büyüyordu gözlerimin önünde. Bir günde yaşanan en ufacık bir şey bile insanoğlunun canına nasıl tak ettiriyorsa yaşanan kötü kaderin bahtsız oyunları işleniyordu hayat damarlarıma. Emre beni teskin etmeye çalışıyordu lakin olamıyordum. Mümkün değildi, tırnaklarımı yiyordum umarsızca. Çikolatalı beden sahibi ve ailesi de en az kendi ailem kadar önemliydi. O yüzden endişe yağmurları nasıl yağmasın göz damlacıklarımca? Anlamıyorlar beni, anlamak istemiyorlardı. Hüzünlüydüm bir hayli ve çikolatalı bedenin bir kaza daha kaldırmasına gönlüm razı değildi.
Beşiktaş'taki Özel Ekol Hastanesine vardığımızda, merdivenleri adımladım boylu boyunca. Taner Bey'i aradım ve buldum onu oracıkta. Ve o sırada gördüm çikolatalı beden sahibini. Akrabaları, teyzeleri, halaları ve Ferhunde abla ve Salih ağabey de oradaydılar. Hastane kokulu hayat damarlarımızca sinmişlerdi hastane köşesine. Zemine atmıştı kendi çikolatalı beden sahibi. Dizlerini çekmiş karnına, kollarını dolamış bacaklarına, başını eğmiş ve kolları arasına almıştı mazlum bir edayla.
Başucuna eğilmiş zayıf ve narin bir kız bedeni, serpiyordu sözlerini çikolataya. Oysaki, kopmuştu, ruh damarları çekilmişti inceden inceye ve tepkisizdi kendince. Koluna enjekte edilmiş bandajlı serum iğnesini gördüğümde irkildim istemsizce. Zavallı Gökhan! Onun için hayat şartları o kadar zordu ki yaşlı gözlerimin can akıntılarını durduramazdım artık! Tökezleyen adımlarıma inat, titrek ve savruk bacaklarımı oynattım ve beden sahibine emin adımlarla gidiverdim.
Adımlarım, tam bedeninin önünde durduğunda kuzeni olduğunu bildiğim kız, dolu gözleriyle inceledi beni ve kalktı çikolatalı bedenin başından. Gökhan, kaldırdı başını o sırada, kan çanağına dönmüş gözleriyle titretti çaresiz dudaklarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆
Novela JuvenilAşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir okul, okulun göz bebeği genç ve karizmatik bir erkek. Geçmişten gelen çocukluk arkadaşı. Büyüleyici v...