2.5 "SİL BAŞTAN YAZDIK, ÇİZDİK BU HAYATI."

447 40 268
                                    

Sonbaharın etekleri tutuşmuştu. Yaşlı bahar, aceleyle kuru yapraklarını topluyorken bir yandan da güz mevsiminin gelişlerine şapka çıkartıyordu. Soğuktu, dondurucu bir soğukluk olmasa da bazı fırtınalar yüreklerde eserdi. İnsanlar telaşlıydı, oradan oraya koşturuyorlardı. Herkesin derdi, tasası vardı. Kimine göre çok da önemli olmayan bir mesele kimisine göre dağlar kadardı. Umut fakir için bir mucizeydi ancak zenginlere göre alışılmış, olması muhtemel olasılıklardan herhangi biriydi. İnsanların çoğu umutsuzdu, yaşamak için mücadele ederdi. Ve mücadele ederken umudun ne olduğunu bazen insan anımsamayabilirdi. Bazen insan mucizelere inanmak isterdi. Ve o mucize bir gün kapınızı çaldığında kucakladığınız mucizeler yeni mucizelere gebe kalabilirdi.

Benim en büyük mucizem sevdiğim insanların beni kucaklamasıydı belki de. Sil baştan yazıp çizdiğimiz hayatı tekrar karalamak zorunda kaldık birkaç kere. Ancak yine de devrik mevsimlere inat kaybetmedik kendimizi. Neyse o olduk ve iki yüzlülerin bir yüzü düştüğünde hüzünle izledik onları sadece. Kabul, hayak kırıklıklarımız oldu, bizi kıranlar, üzenler de oldu. Olmadı değil, bunlar elbet olacaktı ve oldu. Sevdik, sevildik ve bazen sevmediklerimiz tarafından sevildik. Ve her şeyden öte kalbimizde ukte kalan sevgi tarafından ansızın avlandık. Ama bir mucize yarattık ve yanımızdaki varlıklara derinden bağlandık. 

Okulun ilk gününden, ilk Edebiyat dersinden geçmişte bırakamadıklarımın beni nasıl geçmişe sürüklediğini kafamda tartıyorken öksürük sesleriyle uyandım daldığım mehtaptan. Kafama gelen buruşturulmuş kâğıt parçasıyla kendime gelebilmiştim. Arkama bir hışımla döndüğümde ukala Furkan hınzırca sırıtıyordu.

"Kızım, sen iyice Leyla olmuşsun he. Evlendirelim seni tez zamanda." der demez yanında oturan Gökay da gülmemek için dudaklarını ısırdı. Sonra sersem bir edayla Furkan'ın omzuna şaplak attı.

"Uğraşma oğlum kızla. Kızın sevgilisi var, düşünür tabii. Herkes senin gibi boş gezenin boş kalfası değil."

"Hadi be!" diyerek omuzlarını dikleştirdi Furkan. "Serseri, senelerdir sap sap yanımda takılan dedem mi?"

"Ulan, var ya şimdi seni!" diyerek yumruğunu sıktı Gökay. Diş biliyordu arkadaşına, ancak Furkan da onun kadar hırslıydı. Küçük çocuklar gibi kavramıştı Gökay'ın omzunu, sıkıyordu amaçsızca. Birazdan kafa kafaya verip yumruklarını tokuşturacaklarından şüphem yoktu.

"Ah, siz akıllanmazsınız." diyerek salladım kafamı iki yana.

Göz devirdim amaçsızca. Kimi düşünürsem düşüneyim, kime neydi ki? Şu an halimden kimse anlayamazdı. Yıllar sonra çıkagelen kopyam Zeynep, bir senenin kaybını bizim okulda okuyarak kapatmak istemişti. Ve üçüncü sınıf için İzmir'deki okulundan geçiş belgesi alarak bizim okula kaydını yaptırmıştı. Ev ve okul hayatında dahi olsa gerek her gün kendime bakacaktım. Ayrıca okulda Emre ile beraberken onun yanımızda olması tuhaf değil miydi? İki eski sevgili ve aralarındaki kız kardeş yeni sevgili. Tam bir kaos!

"Ne oluyor orada! Densizler! Tatilden çıkamadınız mı hâlâ?" diyerek köpürdü Alev Hanım oturduğu yerde. Ellerindeki belgeleri güzelce tarttıktan sonra gözlerini Furkan, Gökay ve ben olmak üzere alakasız üçlüye dikti. Yanımda oturan Aleyna, nazlıca başını eğdi ve istemsizce elini çenesine dayayarak şirin rolüne büründü. 'Kurunun yanında yaş da yanmasın.' diye düşünüyordu herhalde akıllı bıdık.

"Hocam, Furkan dedi ki..." diye kendini savunmaya geçen Gökay'ın sözüyle Furkan yumruğunu indirip sevecen bir ifade takındı. Sonra ne diyeceğini bilmez bir tavırla kafasını arkadan kaşıyıverdi.

"Hocam, kâğıt attılar kafama. Sonra da konuşmaya başladılar kendi aralarında." diyerek seslendirdim cümlelerimi.

"Sen!" diyerek haykırdı Alev Hanım birdenbire. Ne olduğunu şaşırmıştım. Önümüzdeki sıraya geçip oturan Gökşin ile Bilge kaygıyla gözlerini üzerime diktiler. Aleyna bile yerinde sıçramıştı. Anlaşılan o ki Alev hoca iyi bir tarafından kalkmamıştı. Alev püskürtmeye hazırlanan bir ejderha gibi geliyordu üzerime doğru. Siyah kalem eteği oldukça kalçasını kavramıştı. Kırmızı topuklular adeta bacaklarını şenlendiriyordu. Sarımsı saçları bukle bukleydi. Süt beyaz gömleğinin iki düğmesi de açık bırakılmıştı. Uykusunu alamamış birine göre allanıp pullanıp gelmişti okula yine de.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin