Merhaba!
Geride bıraktık Gökhan sahnelerini. Geldik yeni bir bölüme!
Gelişmelere ve ufak sırla bitişlere hazır mıyız?
Medya Müziği: İrem Candar- Bilmezdim
Mutlu okumalar!
***
Kafeden ayrıldığımızda içimde buruk tebessümler birikiyordu. Gidişlerimi sürüklediğim yollar gözlerimde büyüyordu. Aklım ondaydı, kalbim durgundu, büyüleyiciydi evren, hükmediciydi hayat hikayem.
Samimi ve sıcakkanlı bir çocukluk arkadaşı olunca insanın, haliyle karışabiliyordu aklının darmadağın edilmiş köşeleri. O benim geçmeyen çocukluk geçmişimin en güzel yanıydı. Geçmişimden geleceğime yolculuk eden bir zaman yıldızıydı. Parlak ama oldukça da hüzünlü, güldü mü gözlerinin içi gülen çikolatalı beden sahibiydi.
O kadar dalgındım ki, kaldırımın kenarından giderken, önümde bisikletini süren kardeşim birden durunca çarpıvermiştim bisikletine arkadan. Düşüyorken zor toparladım kendimi. Derdi neydi de durmuştu ki böyle birdenbire?
Kırpıştırdım gözlerimi, takip ettim gözlerinin dikildiği nokta kümelerini. Bir lokantanın önündeydik, camdan yansıyan görüntüler oldukça tanıdıktı. Oturuyordu ikili yan yana, yakındılar birbirlerine sıcağı sıcağına. Ovuşturmak zorunda kalmıştım gözlerimi. İnanmak istemedim bir an, ama gözlerimin beni yanıltmadığı acı bir gerçekti.
Annem, kurulmuştu bir masaya, geçmişti karşısına birileri. Ve bu kişi de yabancı değildi. Taner Bey'in ta kendisiydi. Muhabbetleri derin olmalıydı, Taner Bey'in dudaklarından dökülen söz öbekleri annemi güldürecek nitelikteydi. Ellerimi yumruk yapmıştım sanki. Sinir sistemim oynayıvermişti.
Annemi, babamdan başka biriyle görmek beni rahatsız etmekteydi. Aleyna da pür dikkat onları izlemekteydi. Donmuş kalmıştık öyle adeta. Kafeye gitmesi gerekliydi sözde, ama birileriyle birlikteydi işte.
O anda Taner Bey'in ani bir refleksiyle ikimiz de nefesimizi yutmuştuk. Taner Bey'in anneme doğru uzattığı elleri, annemin teninde buluşmuştu. Annemin gözlerinden okunan ifade şaşkınlıktan ziyade mutluluk kıpırtısıydı. Lakin salisede çekmişti elini, utançla gülümsemişti. Mahcup bir şekilde başını öne eğince öğlen yemeğine odaklanıverdi. Çatalına doladığı eti midesine indirdi.
Sonra başını karşısındakinden uzaklara, camdan dışarıya uzattığında, gelmiştik göz göze. Kalbim yerinden çıkabilirdi, açık kalan ağzımı kapatamıyordum, kızgınlıklarla bezeli acılarım şah mat ediyordu vücudumda.
Anne-kız gözlerinin buluşması o kadar derin ve manidar ki, gözlerime doluşan yaşlı sızılarımı göz akımından geriye aktardığımda zorlukla nefesimi veriyordum. Zihnimin kordonlarına dolanan acınası söz öbeklerim, her an dudaklarımdan fırlamaya hazırlık vericiydi.
Bir hikayemiz vardı bizim, dilimizin tam ucunda ama alfabe gibi bütün harf toplulukları kadar yarım kalan cümlelerimiz, dans ediyordu aklımızın ücra derinliklerinde. Annemin gözlerinden okunan şaşkın ama sevgi dolu yüreğinin kelime tonları, varacağı noktayı belirlemişti sanki, gözlerimde ve kalbimde.
Titrek adımlarımı atıverdim, ayağımın altından her an kayabilecek gibi duran zeminde. Kardeşim, tek eliyle engellemek istese de boşlukta sallanıyordu elleri şimdi. Lokantanın kapısının önünde dikildiğimde, yutkunmalarımı boğazımdan aşağı yolladım ve tebessümün ehemmiyet verici sessizliğini dudak kenarına oturttum.
Sakin kalmalıydım, endişelenmemeli, yanlış gördüğüme emin olmalıydım. O kadar tereddüt içerisindeydim ki, annemin babamdan başka birini sevecek olma ihtimali bile, derinden avlıyordu kalbimin oyuk kalan köşelerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆
Novela JuvenilAşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir okul, okulun göz bebeği genç ve karizmatik bir erkek. Geçmişten gelen çocukluk arkadaşı. Büyüleyici v...