Gün ışıkları pencere camında oynaşıyorken kirpiklerimi titreştirerek açmıştım gözlerimi. Yatakta usulca gerindim ve masum bir edayla yorganı döverek kaldırdım üzerimden. Kütlettim boynumu, ovuşturdum çene hatlarımı. Günü karşılamak güzeldi, neşeyle raks eden altın demetlerin yüzümü pamuk gibi yumuşatıyor olması epeyce keyif vericiydi.
Annemle Aleyna mutfaktaki işlere dört koldan sarılmışlardı. Ben de yardım ettim onlara, sıvadım kolları ve türküler eşliğinde bitirdik işlerimizi. Yorgunluğun üzerine kuru dallarıyla narince sallanan etekleri kıvrılmış kiraz ağacımın altında kitap okumanın bedenime iyi geleceğini hissetmiştim. Kitabımla minderi alıp bahçeye çıktığımda hislerimde yanılmadığımın farkına varmam birkaç dakikamı almıştı sadece.
Nazlı, kırılgan dallı etekleri altında kiraz ağacımın altında oturmuş, "Alacakaranlık" kitabımın sayfalarını çeviriyordum heyecanla. Ne kadar zaman geçmişti öyle, dakikalar saniyeleri kovalamış, akrep ve yelkovan birbiriyle yarışmıştı adeta. Gün eteklerini çekmişti geriye, batan günün ardından yerini alan koyu kuzguni karanlık örtüyordu çarşaflarını bahçeye. Aslında günün en sevdiğim saatleriydi. Ve bu saatlere eşlik eden tanıdık bir ses yankılanmıştı.
Bahçe kapısına diktiğimde gözlerimi, gördüm onu oracıkta. Bu kişi beklenen biriydi. Gelmesi gerekliydi, vakti gelmişti. Çikolatanın burnuma dek akın eden kokusu başımı döndürürken vücudunu ihtişamla hareket ettirerek kapıdan adımlarını atması gözleri hedef alabilecek nitelikteydi. Ellerimin arasından kaymıştı okuduğum kitap. Ayağa nasıl fırladığımı anımsamıyordum, aramızdaki mesafeleri koşarak aştığımda kollarım boynuna dolanıvermişti.
Genç çocuk gülümsediğinde pırlantayla bezeli dişleri düşlerimin rengini boyuyordu. "Misafiri karşılama tarzını sevdim."
Dudak büktüm alaycı bir edayla. Gürbüz elleri belimi kavramış vaziyetteydi, beni bırakacak gibi görünmüyordu. "Sen kendini misafirden mi görüyorsun?"
Kenetlendi dudakları, sarkıtıverdi alt dudaklarını küçük çocuklar gibi. "Sen öyle diyorsan öyledir o zaman. Özlemişim seni."
Boynuna doladığım ellerini yavaşça gevşettiğimde bir adım attım geriye. Onun da gürbüz elleri belimden çekiliyordu salisede. "Ben de özledim Gökhan." Eğmiştim başımı yavaşça, kulağımın arkasına önüme gelen saç tutamını sıkıştırmıştım. Dilimle ıslattım dudaklarımı ve diktim gözlerimi ona. "Görmeyeli dev kadar olmuşsun. Sarılmak için ayaklarımı kaldırdığıma inanamıyorum, ben senden uzundum."
Kocaman bir kahkaha attı. "Ben deve sen de cücesin artık."
Göğsüne hafifçe vurdum. "Uyuz."
Gözleriyle etrafına bakınıyordu. "Aleyna nerede? Ona iki çift lafım var." Kızgındı anlaşılan kardeşime. Ufak bir homurdanma bıraktım dudaklarımın arasından."İçeride anneme yardım ediyor. İstersen içeri girmeyelim. Benim kiraz ağacımın altında biraz oturmaya ne dersin?"
Nazlı eteklerini kıvıran kiraz ağacımın altına kurulmuştuk minderlerimizle birlikte. Gökhan'ı neredeyse bir senedir göremiyordum, özlemiştim haliyle. Geçen yaz İstanbul'a gelememenin verdiği buruk hüzün yıldırımları vardı dudağımın ucunda.
"Geçen yaz neredeydiniz?" diyordu Gökhan. Bağdaş kurmuştu mindere, oynuyordu çimenlerle. Yandan bakışlarla tartıyordu hal ve hareketlerimi.
Hüzünlü bir edayla kayıp tebessümlerimin hazinelerini giydirdim candan kırıklarıma. "Gökçeada, Bozcaada derken buraya sadece günübirliğine gelmek kısmet oldu." Esin abla, geçen yaz tatilinde son anda yaptığı plan değişikliğinden ötürü götürmüştü bizleri Ege adalarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆
Novela JuvenilAşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir okul, okulun göz bebeği genç ve karizmatik bir erkek. Geçmişten gelen çocukluk arkadaşı. Büyüleyici v...