Sabahın ilk ışıklarını hapseden mavi gökyüzünün kanatları altında bisikletimin pedallarına asılmış, günün keyfini çıkararak kat ediyordum yolları. Aleyna zır delisi arkamdan yetişmeye çalışıyordu ancak soluk soluğa kalmıştı. Benim kadar bisiklet sürmeye alışkın olmadığı aşikardı.
"Heyooo!!! Canım çıktı be kızım bir dur hele! Ölüyorum alooo!"
Miskince sırıttım. Omuz hizamdan on numara bakışımı fırlatıp alaycı ifadeyle tek kaşımı kaldırdım. "Can çıkmayınca huy da çıkmazmış tatlış. Emin adımlarla marş marş." diyerek bisikletimin zil sesini çaldım. Eskiden ona hüptirik derdim, alakasız isimler koymayı severdim sevdiğim nesnelere. Şimdilerde ise "Küçük Mel." diyordum sadece. Benim bir parçamdı neticede.
Kardeşimi beklemek için duraksadım yavaşça. Kot ceketimin düğmelerini gevşettim, okul çantamın askılarına asıldım. Bir ayağım pedalda diğer ayağım kaldırımın kenarında Aleyna'nın yetişmesini beklerken bulutların arasına saklanan güneşi görme umuduyla gökyüzünün kanatlarına doğru uzattım parmaklarımı. Ağaçlar çiçek açmış, toprak ana uyanmış mart ayı gidişlerini hınzırca hazırlıyordu. Pembe çiçekler kiraz ağacımın da dallarına konmuş, doğa huzurca esnemişti. Koca gövdeli yaşlı ağaçlara ilişti gözüm. Okula gidip geldiğim bu zamanları ve yolları delicesine özleyecek miydim ileride acaba? Mezuniyet telaşı derken gelecek kaygısı da ürpertiyordu bedenimi. Sevdiğim insanla hayallerimiz kısmen farklı da olsa aslında ortak noktada buluşuyorduk neticede. Sadece uzak mesafe ilişkisi gözümü korkutmaya başlatmıştı son zamanlarda. Üniversitede farklı şehirlerde olmayı göze alamıyordum.
Arka tekerleğime gelen sarsıntıyla beraber hayallerimden ve düşüncelerimden uyanıvermiştim. Gökyüzünün uçsuz bucaksız sonsuzluğuna, baharın cıvıltılarına öylesine dalmıştım ki Aleyna'nın hızla nasıl gelip çarptığını da fark edememiştim. Anında ikimizde gümbürtü koparırcasına kaldırım taşlarında bulmuştuk kendimizi.
"Ah, bileğim!" diyerek inledim acıyla. Hüptirik Mel yanımda yatıyordu öylecesine. Gümbürtücü Aleyna ise kendi bisikletinin altında kalmış, çaresizce benden yardım dileniyordu.
"Kahretsin! Çek şunu bacağımdan yaa Mel!! Neredesin! Lanet olası fren tutmadı, of!"
Acıyla buruşturdum suratımı. Yerden destek alarak zoraki bir şekilde kalkmıştım. Cep telefonum titriyordu, Emre'den mesaj gelmişti.
'Biz evden çıktık. Yakınlardaysanız sizi alalım.'
Bisikletle okula geleceğimi söylesem de telaşlıydı bu konuda. Geçen sene bisikletimle kaybolduğumdan bu yana annem kadar o da bisiklet sürmemi istemiyordu. Görmezden gelmeye çalıştım mesajı. Aleyna'nın bisikletini üstünden alırken bir kere daha haykırdı. Homurdandım istemsizce. "Niye bu kadar dikkatsizsin ki? Kendi başına gitmeliydin okula. Peşime takılmayacaktın."
Elimden tutup doğrulmaya çalışırken hâlâ inliyordu. "Seni emniyetsiz bir yere salmaz kızım annem artık biliyorsun. Ben de meraklı değildim bu şeyi sürmeye herhalde."
Acıyarak yerde yatan zincirleri kopmuş sepetli bisikletine bakınıyordu. Gözlerimi devirdim, üstümü silkelemeye başladım. Telefonum tekrar titredi. Anlaşılan bay meraklı sabırsızlıkla inatlaşmaya niyetliydi.
"Emre mi o? Söylesene alsın enişte bizi. Bu bisikletlerle okula gidemeyiz Mel. Destek çağır, hemen!" diyerek sağlam ayağıyla yere vurdu sabırsızlıkla. Kaşlarımı çattım. "Tedirgin olacak şimdi bayan sakat emniyet pimim. En iyisi taksi çağırmak."
Saçlarını hızla geriye savurdu ve bir hışım elimden telefonu kapmıştı. Ne oluyor demeden çoktan mesajı göndermişti bile zümrüt göze. "Akşam için bence sen tedirginsin Mel. Alt tarafı bir aile yemeği olacak. Sizin geleceğiniz, bizim mezuniyet de masaya yatırılacak elbet. Ayrıca müzik yarışmasını ve senin birinci olduğun yarışmayı konuşmak da gurur verici olsa gerek. Neden bu kadar takıyorsun ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆
Novela JuvenilAşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir okul, okulun göz bebeği genç ve karizmatik bir erkek. Geçmişten gelen çocukluk arkadaşı. Büyüleyici v...