2.10 "BİLİNMEYEN PANDORA KÜPÜ"

416 33 56
                                    

Hayatlarımızın üzerine tutulan efektler ışıksızdı. Bu zamana kadar çekilen bir düzine olaylar dizisi sonlanmıştı. Ancak her olay üstü kapatılan sorunların başlangıcını doğuruyordu. Tekrardan film şeritleri sarıldı, oyuncular sahnede yerini aldı ve kötüler kötülüğün, iyiler de saflığın ve masumluğun rolünü hakkıyla verdi. Unutulmayacak bir geceydi ama karışık renklerle çevrili pencere pervazının ne tarafından baktığına göre değişirdi. Sürprizlere gebe dünyamız bir gecede cehennem zebanileri tarafından çalındı. Ve bilinmeyen pandora küpü aniden açıldı. Artık ne o beni kurtarabilirdi ne ben onu ne de biz bizi. Sonsuz bir karanlığa hapsedildi ağrıyan sızılarımızın dinmeyen yarası.

Karanlık kafenin içinde bir köşede sinmiş, kapıdan girecek malum şahısın gelmesini dört gözle bekliyorduk. Beklenen o an geldiğinde ışıklar yandı, doğum günü süsleri fırlatıldı ve konfetiler patlatıldı. Taner ağabey şaşkınlık içerisinde annemi kucakladı. Gözleri dolmuştu iki aşığın da, birbirlerine karşı olan minnet dolu bakışlar mutluluk dolu gecenin başlangıcını andırıyordu o anda.

"İyiki doğdun abicik." diyerek atlamıştı Aleyna da boynuna. Çok geçmeden Alparslan amca, Ayşe teyze, Betül abla da dahil olmak üzere herkes hediye alışverişine geçmişti bile.

Bisküvilerle donatılan çilek ve çikolata karışımı pastayı da kestikten sonra keyiflere diyecek yoktu, herkesin yüzünde mutluluk gülleri açıyordu. Her şey rutin bir düzeyde ilerlerken annem Taner ağabeyin ellerini sımsıkı kavradı ve masanın başında duran bizlerin gözlerinin içine dek baktı, bir çatal alıp cam bardağa hızlıca vurdu. Anlaşılan konuşma yapacaktı.

"Öncelikle bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum." diyordu minnettar dolu bakışlarını Aleyna ile üzerimde gezdirirken. Sonra Taner ağabeyin ışıldayan gözlerinin derin pususuna yatarak cümlelerine devam etti.

"Hayatımın altüst olduğu öyle bir zamanda aniden dünyama şimşek hızıyla giren güneş gibiydin. Sisli griye bulanık dünyam turuncuya karışık sarımsı ışıklarla donatıldı. Sen geldin, huzur nehrinde yıkandı acılarımın haykırışları. Sen öyle bir geldin ki, geleceğim canına okudu geçmişin. Ve iyiki geldin, iyiki doğdun adam."

Yanımda sabırsızlıkla duran Aleyna'nın derince iç geçirişlerine tanıklık ettim. Ardından bir alkış tufanı koptu. Bu gürültü içerisinde Taner ağabeyin sözleri yankılandı. "Seninle hayat bulduğum bu dünyada nerede olursak olalım kalbim sadece senin için atacak. Ve biricik kızlarımız için her günü dünden daha da aydınlık yarınlar yapmak için elimden geleni yapacağım."

Çalan ıslıklar, kucaklaşan bedenler ve arka fondan açılan kısık bir müzik sesiyle beraber kapatıldı ışıklar. Aleyna ve Ege aniden ortadan kaybolurken boğazıma düğümlenen hüzünle karışık mutlulukları geriye yolladım. 'Biricik kızlarımız.' kelimesi yankılandı zihnimde. Üvey babamızın biriciğiydik, bu zaptedilmesi zor ama acı bir gerçekti.

"Yılın babası ödülü almalı."

Başımı çevirdiğimde Emre'nin yanına sırnaşan Manolya'nın sesli ama utanç verici bir kıskançlık içerisinde mırıldandığını duymamak imkansızdı. Hemen onun yanında yer alan Zeynep, kollarını kavuşturdu ve zar zor duyabildiğim birkaç kelime fısıldadı. "Yılın annesi kim olacak acaba?"

Emre'nin parmakları arasından hızla sıyrıldım. İçimdeki tarif edilemeyen korkunç gürültülü hisler yüzeye çıkmaya hazır hale gelmişti. Zeynep ve Manolya neyin peşindeydi, belirsizdi. Her şeyden bihaber biz, ışıkların kapatılmasının ardından projeksiyona yansıtılan duvardan Kız Kulesinde yapılan annemle cici babamızın düğün fotoğraflarını ve birkaç mutluluk dolu kareleri izliyorduk. O gün sanki dün gibiydi. Oysa aylar ayları devirmişti ve geçmeyen zaman bir şekilde geçmişti.

GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜMÜ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin