Charlotte Cardin - Wicked Game
•KIRIK KALPLER•
Acısa bile, acıtan sensen sorun değil.
|lee hi|
Parti gecenin sonuna kadar sürdüğünden abim geceyi burada geçirmek için ikna olmuştu. Kızlar evde kendilerine rahat yerler bulurken biz erkekler bulduğumuz her yere yatıyorduk. Can çoktan tüm sinek ilacını üstüne boca edip bahçedeki hamakta kendine yer yapmıştı bile. Ben yine küçük odaya geçmiştim ki Yârim ile anlaştığımız saatte mutfakta buluştuk.
"Herkes uyudu mu?" Diye sorduğunda omzumu silktim.
"Evet, sanırım. Herkesin kulağına ninni söyledim."
Yârim güldü. "Kızlar bir an susmayacak sandım."
"Üvercinka öyledir. Asla susmaz. Susmak ne demektir bilmez bile."
"Onu çok sevdim. Çok... sıcak kanlı, cana yakın... beni ve Dua'yı hemen benimsedi. Çok iyi bir kız."
Durup gülümsedim. Üvercinka'ya kesinlikle hediye bir şeyler almalıydım.
"Öyledir benim ablam." Dediğimde Yârim kıkırdadı. "Hadi... Kimse bizi görmeden havuzun oraya gidelim. Çatalları sen alır mısın?" Diye fısır fısır konuştuktan sonra peşimde Yârim evden usulca ayrıldık.
Üzerimde ince bir tişört ve şort varken Yârim de gri bir tişört ile şort giyiyordu. Giydiği kıyafetlerin Veraların bu yazlık evde bıraktığı kıyafetler olduğunu biliyordum. Hele ki ayağındaki parmak arası terliklerle şıpıdık şıpıdık yürüyüşü durmadan gülmeme sebep oluyordu. Biz bu saatte ne yapıyoruz? Gizlice pasta mı yiyeceğiz gerçekten? Hem de havuz başında... Bilmiyorum! Ama gidişattan memnunum.
Elimde doğum günü partimden kalan frambuazlı pastam vardı. Bir dilim kadar almıştık. Havuzun suyu azaltıldığı için kenarına oturarak ayaklarımızı suya soktuk. Serin su iyi gelmişti. Etrafta ötüşen cırcır böcekleri ve parıldayıp duran yıldızlarla bu satın alamayacağınız bir geceydi. Çünkü yanımda güzel bir kız vardı.
Yârim'in bana uzattığı çatalı alıp pastadan büyük bir lokma aldım. Frambuazın mayhoş tadı ağzıma yayılırken sesler çıkararak beğendiğimi gösteriyordum. Yârim küçücük bir lokma alıp ağzında uzun uzun çiğnedi.
"Bana pastayı sevmediğini söyleme." Dedim.
"Pastayı seviyorum. Sadece frambuazla pek aram yok. Fazla ekşi."
Anında kaşlarım çatıldı. "Nasıl aran olmaz?" Dedim. "Halbuki ben çok severim."
Gülümsedi. "Aramızda birtakım farklar olabilir." Dedi.
Olmasın. "Doğru. Haklısın. Yaşayarak birbirimiz hakkında daha çok şey öğreneceğiz." Dedim. "Ve sana frambuazı sevdireceğim."
Gülüyordu. Başını sallarken bana bakıyordu. Sanki kabul etmiş gibiydi. Birlikte yaşayacak ve çok şey öğrenecektik. Bunun... bu birine bağlanma hissinin daha korkunç olması gerekirdi ama konu o olunca...hiç öyle korkunç değildi. Işıklandırılmış olan havuz gözlerine yansıyor, böyle olunca gözleri berrak bir mavi tonuna boyanıyordu. Yutkundum. Gözlerine dalıp gitmek güzeldi de boğulursam geri dönüşü zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo Ölmek İstiyor
RomanceBen, odasını dağıtıp bir daha toplamayan o çocuktum. Elini prize sokan, süt kutusunu başına dikerek içen, annesinin terliğinden korkup kaçan kişiydim. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz, adımımı atardım. Ölümün beni bulamayacağına inancı tam...