•İSTEDİĞİN KADAR ÖLSEN DE TANRI BİR SAYAR•
|•••|Projeksiyonla ekrana yansıtılan görüntüleri takip etmeye çalışırken Ali komiserin konuşmasını dinliyordum. Bulanan iki cesedin vaka bölgesinde ve otopsi fotoğrafları insanının tüylerini diken diken ediyordu.
"Birbirini tekrar eden bu cinayetlerle seri bir katil vakası olduğu kesinleşti. İki cesette de ortak birine ait olan parmak izi bulundu. Alınan parmak izleri veri tabanında olmadığı gibi ilerleme katledebileceğimiz bir başka ipucu da söz konusu değildir. Bu iki genç kadının kamera kayıtlarından da hiçbir sonuç alamadık. İlginç olansa ikisinin yaşadığı mevki ortak ama cesetleri birbirlerinden bir hayli uzakta bulundu."
Zeynep komiser araya girip "Onları uyuşturduktan sonra bir yere taşıyor olmalı." Dedi.
"Muhakkak." Dedi Ali komiser. "Arabasının bagajına attığına eminim."
Zeynep komiser bana dönüp "Kadınların kanında baldıran otu bulunmuş. Kısmi felç edici bir özelliği varmış. Anında tesir mi ediyor?" Diye sorduğunda düşündüm.
Öne doğru eğilip "Etkisi saniyelerle sınırlı olmalı." Dedim. "Enjekte edildiği için kana karıştığı anda reaksiyon gösteriyor olmalı."
Ali komiser elindeki kalemi masaya atıp "Sinirlerim bozuluyor." Dedi. "Bu orospu çocuğu her kimse sicilinde hiçbir şey yok. Tertemiz! Onu nasıl bulacağız? Her şey bir yana elimizde sıfır delil var. Ve o öldürmeye devam ediyor!"
Başımı salladım. "Gece sokağa çıkma yasağı mantıklı geliyor." Dediğimde Ali komiser "Böyle pislikler seni uykunda bulurlar." Dedi. "Evini geç yatağına kadar girerler."
Araya "Yeni kimlik almadığına eminiz." Diyerek girdi Zeynep. "Eğer almış olsaydı parmak izi kaydı yüzde yüz veri tabanında olurdu."
Başımı salladım. İki kadın cesedinde de ortak bir parmak izi çıkmıştı. Bunun ilk cinayetleri olduğu düşünülüyordu. Kendini gizlemeye çalışmıyordu. Eğer çalışsaydı parmak izi olmazdı. Bu da acemi olduğunu gösteriyordu. Yine de tecavüz ettiği halde her hangi bir sıvı salgısına rastlanmamıştı. Parmak izlerini etrafa saçıyordu ama diğer türlü dikkat ediyordu. Neden?
Karakoldan ayrıldıktan sonra hastane için yola çıkacakken telefonum gelen arama ile çalmaya başladı. Gelen görüntülü aramayı açabilmek için arabayı çalıştırmaktan vazgeçip aramayı kabul ettim. Özgür'ün yüzü tüm ekranı kaplarken arkadan Can'ın sesi duyuluyordu.
"Açtı mı? Açtı mı lan? Lan demedim babacığım. Oynayın siz hadi."
"Anne! Baba lan dedi!"
"Umut! Dur babacığım. Lan demedim güzel evladım."
"Açtım." Dedim gülerek. "Buradayım!"
"Açtı, millet toplanın!" Diye yükseldi Özgür'ün sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo Ölmek İstiyor
Roman d'amourBen, odasını dağıtıp bir daha toplamayan o çocuktum. Elini prize sokan, süt kutusunu başına dikerek içen, annesinin terliğinden korkup kaçan kişiydim. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz, adımımı atardım. Ölümün beni bulamayacağına inancı tam...