•NAMLUYU HEP KENDİME ÇEVİRDİM•
Beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum.
|Oğuz Atay|
Morgdan çıkıp sersem bir şekilde yürürken uykum vardı. Sempozyum dönüşü bir dakika nefes almadan kendimizi hastanede bulmuştuk. Uykusuzluğa bağlı baş ağrım kronikleşmeye başlıyordu ve bu hiç iyi değildi.
Deva ise benim aksime tüm canlılığı ile beni asansörün önünde bekliyordu. Bendeki çürümüşlük hissini ona baktıkça daha çok hissediyordum, bu da canımı sıkıyordu. Bu kız... gülüyordu. Çiçek açıyordu. Ölümün verdiği kaybı içinde nasıl halletmişti? Nasıl hiç acısı yokmuş gibi yaşıyordu? Bir çözümü varsa bana da anlatması için rica etmeliydim belki de. Ya da onu rahat bırakmalı, kabuk bağlamayan yarasını deşmemeliydim. Evet, evet. Doğrusu buydu.
Yanına gelip kısa bir baş selamı verdiğimde "Antalya'yı gezemediğim için üzülüyorum." Dedi gülerek.
"Hiç üzgün gözükmüyorsun." Dediğimde daha geniş gülümsedi ve gözlerini kaçırdı.
"Eh... şey... Ege ve Bahtı için daha çok üzülmeliyim belki de."
"Onlar hak etti." Dedim net bir şekilde.
Peşimden asansöre girerken kıkırdamıştı. Oğlanlara gelince birim arkadaşlarını kapı dışarı ettikleri için küçük bir cezaya çaptırıldıkları doğrudur. Ama işte hak ettiler. Zaten aldıkları cezada öyle kötü bir şey değildi. Diğer yandan ben de söz verdiğim üzere Deva'yı vakit buldukça ziyaret ettiğim çocuk hastalarla tanıştırmaya şimdi götürüyordum. Elindeki hediyeler bir yana kıpır hali beni de mutlu ediyordu. Ne de olsa bunu bir külfet olarak görmemesi iyi bir şeydi.
"Adın çok güzel, Aşkım." Diyerek Aşkım ile iletişime geçme çabası ise somurtuk bir suratla geri çevriliyordu her seferinde. Deva ise vazgeçmeyerek "Tamam. Yağız abin senin olsun. Ben seninle arkadaş olmak istiyorum." Diyordu. "Ben de ablan olabilir miyim?"
"Bir sürü ablam var." Dedi Aşkım. "Hemşire ablaları çok sık görüyorum."
Deva başını sallarken "Doğru." Dedi. Aklına gelen fikirle gözleri parlarken Aşkım'a doğru eğildi. "O hemşirelerden isteyemediğin bir şey aklına gelirse... Deva ablan burada."
Aşkım'ın gözleri de ilgiyle parlayınca araya girme gereği duydum. "Lütfen... eşeğin aklına karpuz kabuğunu sokmaya hiç gerek yok." Dedim.
"Eşek ben miyim?" Diye Aşkım hepimizi güldürürken ikisi arasında benim dışında kaldığım bir anlaşmayı çoktan yapılmıştı.
"Çok zeki bir kız." Diyordu Deva. Çocukların yanından ayrılmış işlerimizin başına dönüyorduk. "Öyle bir kız kardeşim olmasını isterdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo Ölmek İstiyor
RomanceBen, odasını dağıtıp bir daha toplamayan o çocuktum. Elini prize sokan, süt kutusunu başına dikerek içen, annesinin terliğinden korkup kaçan kişiydim. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz, adımımı atardım. Ölümün beni bulamayacağına inancı tam...