5sos - Thin White Lies
•JULİET GÜLÜ•
Sen bahçesin ben kasırga,
Çiçeklerin kopar burada.|•••|
Yağız: Saat 10'da. Fırının önünde bekliyorum.
Bir dakika bile gecikmedi. Ben bekledim, o da geldi. Hemen kollarıma alıp arsızca öpmek istiyorum ama içeriden babamın bizi gözetlediğini de biliyordum. Biraz da ben çekiniyordum. Uslu durdum. Yüzünde çiçeklerden çalıntı güzel bir gülümseme, üzerinde beyaz bir tişört ve onun üzerine de leylak tonlarında, saten, kısa bir elbise giymiş, yanına da krem bir gömlek almıştı. Saçları dümdüz, kakülleri mavi gözlerini kapatıyordu. Tam karşımda dururken beyaz ayakkabılarının üzerinde yaylandı. Allah'ım o kadar güzel ki... gerçek olamayacak gibi...
"O benim için mi?"
O? Ha, çiçek. Tabi ya. "Senin için." Diyerek uzattım. "Adı Juliet Gülüymüş."
Gülü aldıktan sonra burnuna götürüp kokladı. "Kayısı gibi kokuyor." Dedi. "Çok nadir ve pahalıdır."
Omuzlarımı kaldırdım. "Bizim Özgür'ün babası çiçekçi sorun olmadı."
Yârim kıkırdadı. "Tabi ya." Tekrar kokladı. O gülü izledi, ben onu. Soğuk kayısı tonlarında ve gerçekten de kayısı gibi kokuyordu. Epey özel bir tür. İngiliz gülü olan Juliet, narin tomurcuk ve şakayıkı andıran güzel yapraklara sahipti. Bildiğimden değil ama onun için ne alabilirim diye düşünerek araştırdığımda karşıma çıkmıştı. Juliet gülü. Adı bile manidar, ona ait ve yakışır cinsten. Özgür'ün babasından rica ettiğimde kırmayıp benim için getirtmişti. Her şeyden öte onun ellerine çok yakışmıştı. "Teşekkür ederim, Yağız."
"Bir şey değil, Yarim yarim." Elimi uzattım. "Gidelim." Dedim. "Kuzguncuk bizi bekliyor."
Elimi tuttu. Saat sabah 10. Fırının önünde bekledim, geldi. El ele sokaklardan indik. Tramvay geçişini hayranlıkla izledi, Yarim. Hemen fotografladı. Vapur mu, metro mu diye yazı tura attık. Yarim kazandı, vapura bindik. Kenar kısmına oturup denize yakın olmak istedi. Tüm yolu fotoğraflayıp videoya aldı. Arada bizi çekti. Onu öptüm, kokladım, sarıldım. Vapura sayılı binişlerinden biriydi. Yüzünde solmayan bir gülümseme vardı.
Vapurdan inince Kuzguncak'a kadar el ele yürüdük. Saat erken olunca tüm gün bize aitti zaten. Bu sefer Dua hanım da peşimize düşmediği için daha rahattık. Yarim'e bir turist gibi davranıp bildiğim kadarıyla anlattım ona İstanbul'u. Bu sokaklar çocukluğumu saklar. Ben bu eski sokaklar da yüzüne değen parmak izlerim dışında, hayatıma başka hiçbir iz bırakmak istemiyorum... nasıl da güzel gülüyorsun, her gülüşün yaşam dolu oluyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo Ölmek İstiyor
RomanceBen, odasını dağıtıp bir daha toplamayan o çocuktum. Elini prize sokan, süt kutusunu başına dikerek içen, annesinin terliğinden korkup kaçan kişiydim. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz, adımımı atardım. Ölümün beni bulamayacağına inancı tam...