SYML – The War
Benim kavgam bitti.
Benim sığınağım ol fırtınada.İnsanın, kendi gardiyan olduğu bir hapishaneden kaçması çok zordur.
|•••|
Bir haftalık iznimin ilk iki gününü evde bir başıma yedikten sonra İstanbul'a gitmeye hazırdım. Bir görünmem, hala hayatta ve iyi olduğumu göstermem gerekiyordu. Aslında iyiydim. İyi bir işim vardı. Sıhhatimde yerindeydi. Lakin bunların yeterli olmadığını biliyordum. Çünkü artık ailemin iyi olmamdan beklentileri farklı yöndeydi... Annem çoktan abimin verdiği torunlardan sıkılmıştı. Her yıl dünyaya bir tane evlat veren kuzenlerim iş başındayken benden umudu kesemiyordu. Kesmek istemiyordu. Yeri geldiğinde kafamı kesmek istiyordu da umudunu kesemiyordu... evlat işte... atsan atılmaz... satsan satılmazdı. O yüzden bu olağanüstü zamanda aldığım İstanbul kararının bana iyi geleceği de yoktu. Ama uzaklaşmak iyi fikirdi. Özellikle Deva ile ne yapacağımı düşünmem gerekiyordu. Kaçarı yok ekip değişikliğine gidilecekti... onu... suçlamıyordum. Birinden hoşlandığım da ben de arsızlaşırdım. Ama o kişi ben olduğumda işlerin bu kadar karmakarışık olacağını tahmin etmemiştim. Bir duvar vardı, aşamıyordum. Kalın bir sis tabakası vardı, önümü göremiyordum. Aslında... aslında ağzımı açıyordum da ses çıkmıyordu.
Evdeki işlerimi hallettim. Çantamı aldım. Gitmeye hazırdım. Deva nasıldı? Aramamıştım. İki gün boyunca uyumak için ilaç almış, kendime gelememiştim. Gitmeden belki de bir uğramalıydım.
Daire kapısını açtığımda aşağı kattan gelen sesleri duymamla yerimde durdum. Bir erkek sesiydi.
"Nerede diyorum sana? O piçi bulmazsak seni alırız. Sana da hiç iyi şeyler yapmayız."
"Ne demek beni alırsınız siz? Eşkiya mısınız?" Diye konuştu Deva.
"Evet, eşkiyayız. Kızım sen bakıyorsun da görmüyor musun bizi? Bana bak bana! O piçin yerini söyle."
"Bilmiyorum dedim! Bilmiyorum! Nerede, ne yapıyor ya da kiminle ben bilmiyorum! Biz konuşmuyoruz, görüşmüyoruz!"
"Görüşmüyorsun öyle mi?"
Sesler kesilince hareketlenme oldu ki itiş kakış gibiydi. Hemen merdivenlere yönelip indiğimde adamın Deva'nın çenesini tutup kızı arkasındaki kapıya yaslandığını gördüm.
"Lan! Ne YAPIYORSUN? Ne oluyor burada?" Diyerek adamı omzundan tutup geriye çektiğinde karşı koyarak elimi silkeledi. Deva olduğu yere sindi. "Ne yapıyorsun kıza?" Diye çıkıştım. "Dağ başı mı burası?"
"Bizim aramızda. Sana ne oluyor?" Dedi üzerime yürüyüp. "Sen kimsin de hesap soruyorsun?"
Dik dik bakışları ve tavırlarıyla "Polisi aradım." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romeo Ölmek İstiyor
RomanceBen, odasını dağıtıp bir daha toplamayan o çocuktum. Elini prize sokan, süt kutusunu başına dikerek içen, annesinin terliğinden korkup kaçan kişiydim. Karşıdan karşıya geçerken sağa sola bakmaz, adımımı atardım. Ölümün beni bulamayacağına inancı tam...